Kazanmanın Keyfini Çıkar! Hemen Tıkla, Şansa Kapı Aç!

Prizmabet giriş: Portföy yönetim şirketlerinin yönettiği fon büyüklüğü 6 trilyon lirayı aştı

Gönül, Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD) tarafından İstanbul’da düzenlenen 4. Portföy Yönetimi Zirvesi’nde konuştu.

Kurumsal yatırımcıların; tüm sermaye piyasasının düzenli bir şekilde büyümesine en büyük katkıyı sağladığını dile getiren Gönül, sermaye piyasasının büyümesinde olmazsa olmaz olarak gördükleri kurumsal yatırımcıların işlemlerin çabuk ve sorunsuz gerçekleşmesi ve piyasanın derinliğinin artması konusundaki önemine işaret etti.

Gönül, 2024’ün kurumsal yatırımcılar için oldukça önemli bir yıl olduğunu kaydederek, kasım ayı itibarıyla menkul kıymet yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonlarındaki tasarruf düzeyi hacminin 5,1 trilyon liraya ulaştığını, 69 adet portföy yönetim şirketi tarafından yönetilen toplam portföy büyüklüğünün 6 trilyon lirayı aştığını söyledi.

Tüm yatırım fonlarında yatırım yapanların sayısının 5,4 milyon civarında bulunduğunu ifade eden Gönül, 2024 yılı içerisinde menkul kıymet yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonlarının yanı sıra girişim sermayesi yatırım fonları ve gayrimenkul yatırım fonlarının benzer şekilde büyüdüğünü anlattı.

Gönül, “Özellikle gayrimenkul ve yatırım fonları, proje gayrimenkul yatırım fonları da dahil olmak üzere girişim sermayesi yatırım fonlarının büyüklüğü geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 100 büyüme kaydetti. Bu hepimizin başarısı olarak gördüğümüz bir konudur.” ifadelerini kullandı.

– “Toplam işlem hacimleri TEFAS’ta 5 trilyon liraya, BEFAS’ta 45 milyar liraya ulaştı”

İbrahim Ömer Gönül, yeşil, sürdürülebilir ve sosyal konulara dokunan fon büyüklüklerinin de her geçen gün arttığını belirterek, kasım ayı itibarıyla yenilenebilir enerji ve sosyal alanlara odaklanan kurumsal yatırımcıların toplam piyasa değerinin 28,2 milyar liraya yaklaştığını söyledi.

Sürdürülebilirlik temalı 60 adet menkul kıymet yatırım fonunun bulunduğuna işaret eden Gönül, “Buradaki iki önemli platformumuz olan TEFAS ve BEFAS oldukça başarılı ve sizlerin sayesinde oldukça güzel şekilde çalışmaya devam ediyor. Bu fonların toplam işlem hacimleri TEFAS’ta 5 trilyon liraya, BEFAS’ta ise 45 milyar liraya ulaştı.” diye konuştu.

– Yıl içerisinde hayata geçirilen ve kurumsal yatırımcıları etkileyen düzenlemeler

SPK Başkanı Gönül, sektör talepleri ve uygulamada karşılaşılan ihtiyaçlar dikkate alınarak bu yıl içerisinde kurumsal yatırımcıları etkileyen birçok önemli düzenlemeyi hayata geçirdikleri bilgisini vererek, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması ve yönetim sürecinde şeffaflığın artırılması amacıyla dünyada “stewardship” olarak bilinen sorumlu yönetim ilkelerini hayata geçirdiklerini aktardı.

Bu alanda, portföy yönetim şirketlerine rehberlik etmek üzere 16 Şubat’ta Sorumlu Yönetim İlkelerini yayımladıklarını hatırlatan Gönül, 21 Kasım’da bu ilkelere ilişkin uygulamaların raporlanmasında esas alınacak raporlama standardını belirleyerek, konu hakkındaki tüm düzenlemeleri Sorumlu Yönetim İlkeleri Rehberi kapsamına aldıklarını ifade etti.

Gönül, standart fonların, girişim sermayesi yatırımlarının finansmanında daha etkin bir rol oynaması amacıyla girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım yapabilmelerine imkanı sağladıklarını kaydederek, “Serbest fon başvuru süreçlerinin sadeleştirilmesi ve daha etkin şekilde yürütülebilmesi amacıyla Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği’nde değişiklikler yaptık.” dedi.

Proje gayrimenkul yatırım fonunun kurulmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri hayata geçirdiklerini dile getiren Gönül, şu açıklamalarda bulundu:

“Girişim sermayesi yatırımlarının finansmanında önemli bir yatırım aracı olan girişim sermayesi yatırım fonları, hızla büyümeye devam etmekte ve ülkemiz sermaye piyasalarında da giderek derinliğini sağlamaktadır. Biz de Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği’nde değişiklikler gerçekleştirdik. Buradaki açıklamalarla yakında sizlere bu konuda yol göstermeye devam edeceğiz.”

Gönül, bu yıl hayata geçirilen Finansal Okuryazarlık Platformu’ndan bahsederek, bu platformun sektöre ve sektörde faaliyet gösteren yönetim şirketlerine önemli katkılar sağlayacağını söyledi.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Alman otomotiv sektöründeki kriz derinleşiyor

Alman otomotiv üreticileri, elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyetleri ile mücadele ederken Çin ve Avrupa’dan gelen zayıf talep ışığında maliyetleri düşürmek ve rekabet gücünü korumak için ciddi baskı altında.

Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Çinli üreticilerin gittikçe artan rekabeti, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in tarihi işten çıkarma ve fabrika kapatma planları bu tartışmaları artırdı.

Volkswagen’in kararı Alman otomotiv sanayisinin içinde bulunduğu krizi derinleştirirken, otomotiv sektörü, yüksek vergi oranları, artan elektrik fiyatları, geniş bürokrasi nedeniyle ülkede rekabet gücünü kaybediyor.

Otomotiv endüstrisinin zayıflığı Alman yetkilileri düşündürürken, ekonominin büyüme hızını yavaşlatmaya devam edeceği değerlendiriliyor.

Otomotiv sektöründe fazla katma değer ve istihdamın Almanya’da kalması için siyasi irade çağrısı yapılırken, Alman siyasilerin Çin ile otomobil tarifeleri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, yüksek elektrik fiyatları ve Avrupa Birliği çevre düzenlemeleri konusunda manevra yapamaması dikkati çekiyor.

Otomotiv sektörü ülkede katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor

Alman otomotiv endüstrisindeki kriz, gözden kaçan trendlerin, yapısal sorunların ve jeopolitik risklerin karmaşık bir etkileşimiyle ortaya çıkarken, otomotiv endüstrisi bir zamanlar Alman ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu.

Sektör, Almanya’da toplam katma değerin yüzde 5’ini oluştururken istihdamın yüzde 3’ünü sağlıyor. Gelir açısından ise açık ara en büyük sanayi sektörü.

Alman otomotiv üreticileri geçen yıl 272,6 milyar avro değerinde ihracat yaptı. Bu da toplam ihracatın yüzde 17,3’üne denk geliyor.

Haziran 2024 itibarıyla Alman otomotiv sektöründe tedarikçiler hariç yaklaşık 773 bin kişinin istihdam edildiği kayıtlara geçerken, sektörün istihdamı 2023’e göre yüzde 0,8 azaldı.

Sanayide çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü otomotiv sektöründe. Bu da otomotiv sektörünü, 952 bin çalışanı olan makine mühendisliğinden sonra iş gücü açısından en büyük ikinci sanayi sektörü konumuna taşıyor.

Bu arada, yaklaşık yüzde 13’lük payıyla ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli pazarı, ABD’yi Birleşik Krallık ve Çin takip ediyor.

Alman ekonomisi büyümede zorlanıyor

Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.

Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkenin; jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusunda birtakım sorunlarla karşı karşıya bulunması da dikkati çekiyor.

Almanya’nın halen “kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği” belirtiliyor.

Alman ekonomisi, “Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle” sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor. Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya.

Küresel ticarette korumacılık artıp bir taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı enerji maliyetlerini yükseltirken, Almanya’nın reel GSYH büyümesi Kovid-19’dan beri G7’de en alt sıralarında yer alıyor. Ekonomide ABD ve Çin’e ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yatırım harcamalarının yetersizliği ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklar söz konusu.

İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH’nin neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Alman sanayisi küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.

Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülen ülke ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten kurtulmuştu.

Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 0,2 küçülme bekliyor. Ekonomi bu yıl da küçülürse 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Ülkede Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu koalisyon hükümeti, iklim hedefleri, eyalet seçimlerindeki yenilgiler ve ekonomideki sıkıntılar nedeniyle yaşanan son tartışmaların ardından 6 Kasım’da dağılmıştı. Yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez erken seçime gidecek olan ülkede seçim tarihi 23 Şubat olarak planlanıyor.

Bu arada ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek olan Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.

Analistler, Trump’ın AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı bir politika uygulamasının ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydediyor. ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda ve Almanya’nın ihracatının yaklaşık yüzde 10’una sahip.

Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaparken, Alman şirketler tereddütte kaldı

Alman otomotiv endüstrisi uzun süre geleneksel yanmalı motorlara bağlı kalarak, elektrikli hareketliliğe (elektromobiliteye) yatırım yapamaya tereddütle yaklaşırken, Tesla ve BYD gibi Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaptı.

Uzmanlar, Alman otomotiv üreticilerinin, başarılı içten yanmalı motor modellerini ihraç etmeye odaklandığını belirterek, dönüşüm ihtiyacını hafife alan bu üreticilerin elektrikli hareketliliğe geçişi kaçırdığı kanaatinde.

Elektrikli araçlara geçiş, otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu bir süreç içerisinde. Sektör, Asyalı üreticilerin hakim olduğu batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.

Alman hükümetinin Ulusal Otomobil Platformu (NPM) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, ülkenin yanmalı motorları bırakıp elektrikli otomobillere geçmesi de pahalıya mal olacak.

Elektrikli otomobile geçişle ülkede 2030’a kadar 410 bin kişinin işsiz kalması bekleniyor. Yaşanacak iş kaybının ana nedeni de elektrikli motorların petrolle çalışan motorlara göre daha az parça bulundurduğu için üretimde daha az işçiye ihtiyaç duyulması.

İçten yanmalı bir motora en az 1200 parça monte edilirken, elektrik motorunda yaklaşık 200 adet parça ile üretim yapılabiliyor. Otomobil üretiminin ve kullanılan parça sayısının düşmesi birçok otomobil parça tedarikçisini etkiliyor ve işçi çıkarılmasına sebep oluyor.

Elektrikli otomobil üretiminde katma değerin önemli bir kısmını oluşturan batarya hücresi üretiminde Alman otomotiv sektörünün geç kaldığı da ifade ediliyor.

Kriz tedarikçileri de vuruyor

Almanya’da otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu derin kriz, başta yedek parça olmak üzere tedarikçileri de olumsuz etkiliyor.

Tedarikçiler düşen
siparişler ve artan maliyetlerle karşı karşıya kalırken, birçoğu elektrikli hareketlilik gereksinimlerini karşılamak için işten çıkarmalar veya yeniden yapılanma planlıyor.

Son aylarda Volkswagen, Ford, ZF WABCO ve Continental, fabrikalarında binlerce işçinin işten atılacağı haberlerinin basında yer alması dikkati çekiyordu.

Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da 2 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere Avrupa’da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu.

23 Kasım’da otomotiv sektörünün önemli tedarikçilerinden Bosch, otomotiv biriminde 3 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere, dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Bosch, ilaveten üretim tesislerinde kısa mesaiye gidileceğini açıkladı.

Otomobil parça tedarikçisi Johann Vitz GmbH de 106 yıllık geçmişinin ardından iflas başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girdi.

İstihdam kaybının devam etmesi bekleniyor

Alman Otomobilciler Birliği de (VDA) elektrikli araçlara geçişin Alman otomotiv endüstrisine gelecek on yıl içinde 140 bin ek istihdama mal olacağını hesaplıyor.

Sektördeki istihdam yapısı “demografi ve karbonsuzlaşma” ile köklü bir dönüşümle karşı karşıya ve bu dönüşümün 2035’e kadar yaklaşık 190 bin kişinin iş kaybına yol açması bekleniyor.

VDA’nın yaptırdığı araştırmaya göre, 2035’e kadar sektördeki iş gücü arzı demografik nedenlerden dolayı yüzde 6,3 düşecek.

Almanya’da 2019-2023 döneminde istihdamda görülen 46 bin kişilik azalış temelde elektrikli araçlara geçişten kaynaklanırken, azalma eğilimi devam ederse 2035’e gelindiğinde otomotiv sektöründe istihdam sayısı yaklaşık 190 bin kişi düşecek.

Çin etkisi

Almanya’nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin’e daha fazla bağımlı olması dikkati çekerken, Çin’in Almanya’dan satın aldığı otomobilleri daha fazla üretebilmesi ekonominin büyümesini zorlaştırıyor.

Çin, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor. Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğunun Çin’den geldiği belirtiliyor.

Alman otomobilleri Çin’de yoğun talep görüyor. Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW gelirlerinin yüzde 30’dan fazlasını Çin’den gelmesi dikkati çekiyor.

Çin uzun zamandır Alman otomobil üreticileri için merkezi bir büyüme pazarı olurken, Mercedes, Audi ve BMW gibi markalar büyüyen Çin orta sınıfında büyük bir popülerliğe sahip.

Çinli üreticiler arayı büyük ölçüde kapatırken, BYD, Nio ve Geely Çin iç pazarına giderek daha fazla hakim oluyor ve artık Alman üreticilerin Çin’deki pazar payı önemli ölçüde düşüyor.

Son yıllarda Avrupa ülkelerinde satılan elektrikli otomobillerde Çin üreticilerinin payı hızla yükseliyor. Çin’de üretilen düşük fiyatlı ve sübvanse edilmiş elektrikli otomobillerin satışları rakiplerini geride bırakıyor.

Çin’de, BYD, SAIC ve Geely gibi markalar ile Tesla ve farklı Avrupa şirketlerin araçlarının üretimi yapılıyor.

Alman sanayisinin gittikçe zayıflaması, Çinli şirketlerin teknolojik olarak arayı kapatması hatta Uzak Doğulu şirketlerin yenilenebilir enerji ve otomotivde Almanları geride bırakması Almanya’da “Çin Şoku” olarak tartışılıyor.

Elektrikli araçlara yönelik zayıf talep

Alman üreticiler, elektrikli model sayılarını artırmalarına rağmen, talep beklentilerin altında kalması dikkati çekiyor.

Uzmanlar, devlet teşviklerinin yetersiz kalması, yüksek satın alma maliyetleri ve sürdürebilir olmayan şarj altyapısını buna neden olarak gösteriyor.

BYD gibi Çinli üreticilerin daha düşük üretim maliyetlerinden faydalanarak, daha ucuz ve teknolojilik araçlar sunması da Alman üreticileri olumsuz etkiliyor.

Çin’deki yavaşlama Alman otomotiv üreticilerini satışlarını olumsuz etkiliyor

Çin’deki yavaşlama Alman otomobil üreticilerin satışlarını da olumsuz etkilerken, üreticiler bu yıl için kar tahminini art arda düşürmek zorunda kalıyor.

Yüksek maliyetlerle mücadele eden Volkswagen (VW) Grubu’nun, temmuz-eylül döneminde net karı yıllık yüzde 64 düşerek 1,58 milyar avroya geriledi.

Grubun geçen yıl temmuz-eylül döneminde 4 milyar 894 milyon avro olan özel kalemler öncesi karı da bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 41,7 düşüşle 2 milyar 855 milyon avro oldu. Grubun, üçüncü çeyrekteki araç satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 düşerek 2 milyon 122 bine geriledi.

Volkswagen’in iştiraki Audi’nin yılın üçüncü çeyreğinde faaliyet kârı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 91 düşerek 106 milyon avroya indi.

Yine Alman otomotiv üreticisi Mercedes-Benz’in karı üçüncü çeyrekte Çin’deki zayıf lüks otomobil satışları nedeniyle azaldı.

Şirketin temmuz-eylül döneminde düzeltilmiş faaliyet karı (FAVÖK), geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 azalarak 2 milyar 517 milyon avroya geriledi. Şirketin net karı ise yüzde 53,8 düşüşle 1 milyar 719 milyon avroya indi.

Diğer Alman lüks otomobil üreticisi BMW Group’un yılın temmuz-eylül döneminde karı Çin’deki satışların düşmesi ve araçların geri çağrılması nedeniyle yıllık yüzde 84 düşerek 476 milyon avroya indi.

Söz konusu dönemde şirketin en büyük pazarı olan Çin’deki (Mini markası dahil) araç teslimatlarının yüzde 29,8 azalarak 147 bin 691’e düşmesi dikkati çekti.

BMW, Çin’deki talebin durağanlaşması nedeniyle satışlarının etkilendiğini ve tüketici talebinin zayıf kaldığını bildirerek, bu yıl için satış tahminlerini aşağı çekmişti.

Alman otomotiv sektöründeki krizin diğer sebepleri

Almanya’daki üretim maliyetleri, yüksek enerji fiyatları ve ücretler nedeniyle diğer ülkelere kıyasla önemli ölçüde yüksek kalırken, düşük kar marjlı giriş seviyesi modellerin bu koşullar altında karlı bir şekilde üretilmesi zor oluyor.

Almanya’da birçok otomobil fabrikasının ortalama kapasite kullanımı üçte iki seviyesine düşerken, bu da tesislerin verimliliğini etkiliyor ve araç başına sabit maliyetleri artırıyor. Bu durumun Alman üreticilerin maliyet sorununu daha da kötüleştirdiğine ve ülke markalarının daha az rekabetçi hale getirdiğine vurgu yapılıyor.

Alman otomobil endüstrisinin bir diğer zayıf noktası da dijital teknolojilerin yavaş gelişmesi. Tesla’da standart olan otonom sürüş sistemleri veya yenilikçi bilgi-eğlence özelliklerin Alman modellerinde genellikle daha az teknolojik olduğu ifade ediliyor.

Avrupa’daki ekonomik durum otomotiv endüstrisi üzerinde önemli bir baskı oluştururken tüketicinin yüksek enflasyon sonrası tasarruf eğiliminde olması, artan belirsiz ortam ve zayıf ekonomik büyüme birçok tüketicinin yeni bir araba almak gibi büyük alımları ertelemesine neden oluyor.

Bu durum özellikle ürünleri Asyalı rakiplerine kıyasla pahalı olan Alman üreticileri etkiliyor.

Uluslararası ticari ilişkiler ilave riskler içerirken, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle AB’den gelecek otomobillere olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin, Çin’in AB’ye cevap olarak Avrupa’dan elektrikli otomobillere yönelik olası yeni vergilerin de durumu daha da kötüleştirebileceği belirtiliyor.

ABD ve Çin gibi ihracat
pazarlarına olan bağımlılık Alman otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu krizi daha da kötüleştirirken, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz’in kârlarını önemli ölçüde azaltabileceği belirtiliyor.

Bu durumun sektör üzerindeki baskıyı daha da artırması ve derin istihdam kesintilerine sebep olması bekleniyor.

Kovid-19 pandemisi sırasında elde edilen güçlü karların ardından, birçok şirket marjlarına ilişkin gerçekçi olmayan beklentilerini sürdürürken, getiriler üzerindeki bu baskı, araştırma ve geliştirmeye yapılan uzun vadeli yatırımları tehlikeye atan aşırı kemer sıkma önlemlerine yol açıyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: İş dünyasından Cumhuriyet mesajı: Bize düşen üretimle büyümeyi sağlamak

İş dünyası temsilcileri 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı. Gelen mesajlarda, cumhuriyetin sürdürülebilir bir biçimde kalkınma ve muasır medeniyetler seviyesini aşılması için rehberlik edecek kurumları, kuralları ve zihniyeti inşa ettiğine dikkat çekilerek, iş dünyasının üzerine düşenin de üretimle büyümeyi yakalamak olduğu görüşü ortaklaştı.

İş dünyasının 29 Ekim mesajları özetle şöyle:

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk yılını kutlamanın herkes için çok anlamlı ve değerli olduğunu bildirdi.

Çağdaş bir toplum kurma yolunda en önemli yenilik olan Cumhuriyet’in 101 yıl önce ilanıyla, egemenliğin Türk milletine geçmesinin tarihte yeni bir sayfa açtığını belirten Bahçıvan, “Geçen bir asırda Cumhuriyetimiz güçlendi ve derinlere kök saldı. Cumhuriyetimizin 101. yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’in ilanında emeği olan herkesi rahmet ve saygıyla anıyorum” ifadelerini kullandı.

“Cumhuriyet, bir yönetim biçiminden çok daha fazlasını temsil ediyor”

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nden (TÜSİAD) yapılan açıklamada, Cumhuriyet’in 101. yaşını kutlarken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının saygı ve minnetle anıldığı, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyet yolunda kararlılıkla ilerlemeye devam edildiği belirtildi.

Her 29 Ekim’in Cumhuriyet’in özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi ve toplumsal refah gibi kazanımlarına olan minnet duygusunu ifade etme fırsatı olduğu kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri geleceğe duyulan güvendir. 101 yıl önce Cumhuriyet, ulusumuzun kendi geleceğine güvenmesini sağladı. Sürdürülebilir bir biçimde kalkınmamız ve muasır medeniyetler seviyesini aşmamız için bizlere rehberlik edecek kurumları, kuralları ve zihniyeti inşa eden Cumhuriyet oldu. Cumhuriyet, bu yönüyle bugün bizler için bir yönetim biçiminden çok daha fazlasını temsil ediyor. Cumhuriyet değerlerine ve kazanımlarına sahip çıkmanın yolu demokrasi, laiklik, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmaktan geçiyor.”

Açıklamada Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında çağın gerektirdiği dönüşümün doğru okunması gerektiği belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Çağın gerektirdiği dönüşüme uyum için Cumhuriyet’in temel kazanımlarından olan çağdaş ve eşit eğitim kritik önemdedir. Cumhuriyetimizin ilanından hemen sonra yurt çapına yayılan eğitim seferberliği, ülkemizin kalkınma hikayesinin de temeli olmuştur. Yurdun dört bir yanından doktorlar, mühendisler, bilim insanları, girişimciler, sanatçı ve sporcular böyle yetişmiştir. Bugün de bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeleri yakalayarak tüm dünyayla her alanda rekabet edebilen bir ülke olabilmek için bilimsel, çağdaş ve herkesi kapsayan bir eğitim seferberliğini yeniden birinci öncelik yapmalıyız. Bunun için kamunun kaynak tahsisinde eğitim önceliklendirilmeli ve çok daha fazla kaynak eğitime ayrılmalıdır. Çağın gerektirdiği becerilerle geleceğe hazırladığımız nesiller ile Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni bir kalkınma hikayesini birlikte yazabiliriz.”

Sülyman Sönmez/TÜRKONFED: Cumhuriyet Türkiye’ye sivil iradeyi kazandırdı

Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, ilk asrında olduğu gibi, Cumhuriyetin ikinci asrında da en temel sorumluluğun, Cumhuriyeti ve kazanımlarını her yaşamak ve yaşatmak olduğunu kaydetti. Cumhuriyet’in, tüm kazanımlarının yanında Türkiye’ye modern toplum anlayışını, kamu kurum ve kuruluşlarını denetleyen sivil iradeyi kazandırdığını vurgulayan Sönmez, “Cumhuriyetin bu kazanımını tarih haklı çıkarmıştır. Zira dünyada hiçbir demokrasi, arkasında sivil toplumun desteği olmadan gelişmemiş, ayakta kalamamıştır. Dolayısıyla sivil toplumun attığı her adım, içinden çıktığı ülkeyi ve hatta çevresindeki dünyayı dönüştürme potansiyeli taşır. Türkiye için de bu böyledir. TÜRKONFED olarak biz, ülkemizin üretme ve değer yaratma kültürünün beşiği olan Anadolumuz’un, değişen dünyanın dinamiklerine uyum sağlama çabalarına ortak bir ses ve yön vermeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Rifat Hisarcıklıoğlu/TOBB: Bize düşen, üretimle büyümeyi sağlamak

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Cumhuriyet’in 101. yıl dönümünü gurur ve sevinçle kutladıklarını belirterek, “29 Ekim 1923, tarihimizin en önemli, en gururlu günlerinden birisidir. Milletimize en çok yakışan yönetim biçimi olduğuna inandığımız Cumhuriyet’imizin ilan edildiği bu tarih, aslında içerisinde büyük destansı bir kurtuluş mücadelesini, işgal kuvvetlerine karşı, cephelerde canları pahasına çarpışan gençlerimizin, askerlerimizin kahramanlıklarını, bu milletin bağımsızlığından asla vazgeçmeyeceğini, azmi, kararlılığı, daha pek çok şeyi barındırır” ifadesini kullandı. Hisarcıklıoğlu, kökleri binlerce yıla dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu topraklarda kader birliği yapmış milyonların en güzel ortaklığı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

“Türk iş dünyası olarak bizlere düşen yeni yatırımlarla, üretimle, ticaretle, ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere canlarını ortaya koyarak bize bu vatanı kazandıran, varlığımızı borçlu olduğumuz ecdadımızı, ülkemizin istiklali ve istikbali için cansiperane mücadele edenleri, gazi ve şehit olan tüm vatan evlatlarını rahmetle ve minnetle anıyorum.”

Özgür Burak Akkol/TİSK: Geleceğe taşıyacağımız en değerli hazinemiz

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, Milli Mücadele destanının 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ile taçlandığını kaydetti. Akkol, şöyle devam etti:

“Atatürk’ün ‘En büyük eserim’ diye ifade ettiği cumhuriyetimiz, bizim de gelecek nesillere taşıyacağımız en değerli hazinemizdir. Bu bilinçle, TİSK ailesi olarak işçi, işveren, devlet ayrımı yapmadan, tüm paydaşlarımızla birlikte ve sosyal diyalog içinde her daim ülkemizi daha da ileriye taşımanın azim ve kararlılığında olacağız. Cumhuriyetimizin asırlık kazanımları ve başarıları karşımıza çıkan her türlü engeli göğüslemek için bizlere en büyük gücü vermektedir. Bu duygu ve düşüncelerle, şahsım ve Konfederasyonumuz adına, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize saygı ve minnetlerimi sunuyorum” diye konuştu.

Mahmut Aslan/Hak-İş: İkinci yüzyılda geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Cumhuriyet’in 101. kuruluş yıl dönümünün, Türkiye işçi hareketine, çalışma hayatına ve tüm halka hayırlı olmasını diledi. Arslan, 29 Ekim 1923’te büyük zorluklar, özveri, gayret ve kahramanlıklarla kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir asırlık şanlı tarihiyle geleceğe emin adımlarla yürüdüğünü ifade etti. Cumhuriyet’in geçmişten geleceğe uzanan bir beraberlik olduğuna vurgu yapan Arslan, “Kuruluşundan bu yana Cumhuriyet’in en önemli teminatı, halkımızın cumhuriyet ideallerini sahiplenmesi ve koruma iradesi olmuştur.” değerlendirmesinde bulundu. Arslan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana dünyada eşi görülmemiş başarılara imza att
ığını, modern bir devlet olarak tüm alanlarda “Tam bağımsız Türkiye” hedefine ulaşma noktasında önemli aşamalar kaydettiğini belirtti.

Erdal Eren/TMB: Temelleri sağlamlaştırmaya devam ediyoruz

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren de Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla başta Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet tarihinin tüm kahramanlarını saygı ve minnetle andıklarını bildirdi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben ekonomik yaşam denince tarım, ticaret, sanayi etkinliklerini ve bütün bayındırlık işlerini birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım” sözünü hatırlatan Eren, şunları kaydetti: “Türk inşaat sektörü olarak bizler de üzerimize düşen bu büyük vazifeyi yerine getirmek için var gücümüzle çalışıyor, ülkemizin her köşesinde yükselen projelerle Cumhuriyet’imizin temellerini daha da sağlamlaştırmaya devam ediyoruz. Bağımsızlık ve çağdaşlaşma yolunda atılan her adımda bizler de altyapılar inşa ederek sadece şehirlerimizi değil ülkemizin geleceğini şekillendiriyoruz. Cumhuriyet’in bizlere kazandırdığı değerler doğrultusunda, uluslararası arenada elde ettiğimiz başarılar ve global işbirliklerimizle gurur duyuyoruz.”

Bendevi Palandöken/TESK: Cumhuriyet, özgürlük idealinin somutlaşmış halidir

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken Türkiye Cumhuriyeti’nin yalnızca bir yönetim biçimi değil, milletin bağımsızlık mücadelesinin ve özgürlük idealinin somutlaşmış hali olduğunu aktardı. Palandöken, Cumhuriyet’in Kurucusu Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i korumanın ve onun değerlerine sahip çıkmanın görev olduğuna işaret ederek, “Cumhuriyet, eşitlik, özgürlük ve adaletin her bireyin hayatında yer bulması için var olan bir idealdir. Cumhuriyet, geleceğimizin teminatıdır. Bu anlamlı günde Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bağımsızlık mücadelemizin tüm kahramanlarını minnet ve rahmetle anıyoruz” dedi.

Seyit Aardıç/ ASO: Sanayiciler Cumhuriyet’in verdiği özgüvenle geleceğe umutla bakıyor

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç da Cumhuriyet’in 101. yılını coşkuyla kutlamanın mutluluğunu yaşadıklarını bildirdi. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Endüstrileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır” sözleriyle milli sanayiyi oluşturmak için kritik adımlar attığına dikkati çeken Ardıç, “Biz sanayiciler de Cumhuriyet kurulduğundan beri bu milli davanın neferleriyiz. Aradan geçen bir asırda ülkemiz, devletin ve özel sektörün kurduğu sanayi tesisleriyle tarım ülkesinden sınai ülkesine dönüştü.” değerlendirmesini yaptı. Ardıç, sanayicilerin, Cumhuriyet’in verdiği özgüvenle geleceğe umutla baktığını belirterek, mesajını şöyle tamamladı: “Cumhuriyet’imizin kurucusu Ulu Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan güzel vatanımızı daha ileriye taşımak, kalkınma hedeflerimize ulaşmak için birlik ve beraberlik içinde daha fazla üreteceğiz. Cumhuriyet’imize sonsuza kadar sahip çıkacağız.”

Gürsel Baran/ATO: Cumhuriyet milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran da milletin kayıtsız şartsız egemenliğini esas alan Cumhuriyet’in, istiklal ve istikbalin en güçlü teminatı olduğunu vurguladı. Cumhuriyet’in temellerini birlik ve beraberlik içerisinde çalışarak güçlendirdiklerini aktaran Baran, “Birliğimize, bütünlüğümüze, gelişmemize, ilerlememize yönelik hiçbir saldırı bizi yolumuzdan döndüremez. Cumhuriyetimiz, milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır.” ifadelerini kullandı. Baran, Cumhuriyet’in her türlü güçlüğe rağmen ay-yıldızlı bayrağı yere düşürmeyenlerin destanı olduğunun altını çizerek, “Bu önemli günde, Cumhuriyet’imizin banisi Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Cumhuriyet’imiz, milletimizin alın ve akıl teriyle ilelebet payidar kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Emre Kartaloğlu/TÜRMOB: Cumhuriyet, yeniden dirilişin simgesi

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Emre Kartaloğlu da Kurtuluş Savaşı’nın ulusun var olma savaşı, Cumhuriyet’in ise yeniden dirilişinin simgesi olduğunu belirtti. Cumhuriyet’in, özgürlüğün ve birliğin güvencesi olmaya devam edeceğine dikkati çekerek, mesajını şöyle tamamladı: “Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Geleceğe güçlü biçimde ulaşabilmek, Cumhuriyet’imizi korumak ve yaşatmakla olanaklıdır.’ sözüyle bizlere önemini en iyi şekilde vurguladığı Cumhuriyet’imizin 101’inci yılını kutluyoruz. Cumhuriyet’in Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi rahmetle anıyor, Cumhuriyet’imizi ilelebet yaşatma kararlılığımızı bir kez daha ifade ediyoruz.”

“Bize düşen daha müreffeh bir Türkiye yolunda çabalamak”

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz ise Türk milletinin bağımsızlık ve varoluş mücadelesi olan İstiklal Savaşı’nın temelleri üstüne kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milleti için sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bağımsızlığının da tezahürü olduğunu belirtti.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında kendilerine düşen görevin “kuruluşunda olduğu gibi bugün de şehitlerin kanıyla bedel ödedikleri Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak ve daha müreffeh bir Türkiye yolunda çabalamak” olduğunu vurgulayan Kopuz, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Her türlü teröre ve ona destek olan dahili ve harici bedhahlara geçit vermeyeceğimizi en güçlü biçimde göstermektir. ‘Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salâh’ düsturuyla büyük atılım yaptığımız, son teknolojiyle geliştirilmiş yerli ve milli savunma kabiliyetimiz ve dinamik beşeri sermayemizle oyun kuran bir ülke olma yolunda ilerlemektir. Cesur atalarımızın kurduğu Cumhuriyetimizi korumak için bizler de en az onlar kadar korkusuz olmalıyız. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin ayrılmaz bir parçası ve varlığının teminatıdır. Bu duygularla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. yılında, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı tebrik ediyor, başta Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin payidar olması için kuruluşundan bugüne kadar şehadet şerbeti içen kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.”

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Beşiktaş’ta Gedson Fernandes: Önemli olan takım olarak kazanmak

UEFA Avrupa Ligi’nin 3’üncü haftasında Olimpik Lyon’u deplasmanda 1-0 mağlup eden Beşiktaş’ta Gedson Fernandes açıklamalarda bulundu.

Çok önemli bir galibiyet aldıklarını belirten Gedson Fernandes, “Çok önemli bir galibiyet aldık. Maça da kötü başladık aslında. İlerleyen sürelerde çok iyi reaksiyon verdik. Çok önemli bir galibiyet oldu” şeklinde konuştu.

Performansının hatırlatılması üzerine Gedson Fernandes, “Önemli olan takımın kazanması, iyiye gitmesi. Bu tür sonuçlarla ileriye doğru gitmeliyiz. Goller attığım, asistler yaptığım için mutluyum ama önemli olan takım olarak maçlar kazanmak” ifadelerini kullandı.

Kıragası: “Türk Kadın Futbol Tarihinin En Önemli Periyodunu Yaşıyoruz”

2025 UEFA Kadınlar Avrupa Futbol Şampiyonası’na gidebilmek için Ukrayna’nın karşısına çıkacak olan Kadın A Millî Takımımızda teknik direktör Necla Güngör Kıragası, 14 Ekim 2024 tarihinde başlayacak kamp öncesinde değerlendirmelerde bulundu.

Ülkede kadın futbolunun çok hızlı bir şekilde yükseldiğini ve kıymet gördüğünü ifade eden Kıragası, “Kadın futboluna emek verenler olarak uzun ve meşakkatli bir yol sonunda insanlarımızın ilgi gösterdiği, tribünlerin dolmaya başladığı bir kadın futbolu ligi izliyoruz. Takımlarımız üst düzey bir mücadele sergiliyor. Başarılı olabilmek için kıyasıya bir yarış var. Bu yarışın olumlu etkileri, doğal olarak millî takımlarımıza da sirayet ediyor. Şu an, Türk kadın futbol tarihinin en önemli periyoduna giriyoruz. UEFA Uluslar C Ligi’ni gol yemeden yenilgisiz kapattıktan sonra B Ligi’ndeki performansımız merak konusu olmuştu. B Ligi’ni de oynadığımız rakiplerin seviyesine göre savunmadan hücuma geçiş planlarını uygulayabildiğimiz, her maç oyun planımıza yeni kurgular dahil ettiğimiz, taktiksel disiplini ön plana aldığımız bir süreç olarak tamamladık. 3. torbadan girdiğimiz B Ligi’ni 2. sırada tamamlayarak Avrupa Şampiyonası Play-Off 1. Turu’na geçmenin heyecanını yaşadık. Ukrayna maçlarında da Kadın A Millî Takımımızı play-off 2. turuna taşımak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağız.” diye konuştu.

“Kampımızı 2 etap şeklinde planladık”

FIFA takviminin sıkışıklığı nedeni ile Ukrayna maçları öncesinde hazırlık kampı ya da hazırlık maçı şansı bulamadıklarını ifade eden Kadın A Millî Takım Teknik Direktörümüz, “Bu nedenle lig başladığından beri geniş kadromuzda düşündüğümüz oyuncularımızı da sisteme dahil edebileceğimiz bir planlama yapmaya çalıştık. Kampımızın ilk etabında Turkcell Kadın Futbol Süper Ligi’nde yer alan oyuncularımız ile başlayıp, yurt dışında oynayan oyuncularımızın FIFA takviminin start alması ile 2. eteba başlayacağımız bir süreç yöneteceğiz. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde 17 Ekim 2024 tarihinde Roma ile İstanbul Olimpiyat Stadı’nda çok önemli bir maça çıkacak. Kadın A Millî Takım olarak maça gideceğiz ve temsilcimizi destekleyeceğiz. Orada oynayan futbolcularımız, bu önemli maç sonunda millî takım kafilesine dahil olacaklar.” dedi.

“Erok Stadı’nda taraftarlarımıza çok ihtiyacımız var”

31 olan kadro sayısının ikinci etap sonunda 24’e düşeceğini belirten Necla Güngör Kıragası, “Sonrasında Erok Stadyumu’nda 25 Ekim 2024 tarihinde Ukrayna ile play-off 1. tur ilk maçına çıkacağız. Tarihimizde ilk kez, bu kadar önemli bir maç oynayacağız. Taraftarlarımızdan büyük ricamız var; bizleri Erok Stadı’nda yalnız bırakmasınlar. Bu bizim için çok önemli. Bize itici güç oluyorlar. Geçmişte taraftarımızın desteğiyle kazandığımız çok önemli maçlar var. Mersin’de İsrail karşısında 2-0 geriden gelip 3-2 kazandığımız maçı, net olarak taraftarın büyük desteğiyle başarmıştık. Çorum’da, Elazığ’da, Erzincan’da tribünler full doluydu ve 3 maçı da kazandık. Şimdi bu tarihi dönemeçte umuyorum ki bizi yalnız bırakmayacaklar.” ifadelerini kullandı.

“29 Ekim’de inşallah çifte bayram yaşayacağız”

Türkiye’nin son dönemde yaşanan kötü olaylar sebebiyle çok üzücü günlerden geçtiğini hatırlatan Kıragası, “Kadın futbolu toplumsal cinsiyet eşitliği adına önemli bir unsur. İş dünyasında koltukların %80’i erkeklerin egemenliğinde. Hala biz kadınlar, cam tavanlar ile mücadele ediyoruz. Her canlının doğal korunma haklarına sahip olabilmek için mücadele etmek, talepte bulunmak bile konunun ne kadar derin olduğunun ispatıdır. Biz Kadın A Millî Takımı olarak sahada bu kötü olaylara son vermek ve kadınların her alanda var olabileceğini kanıtlayan taraf olmak için aynı zamanda mücadele ediyoruz. Aldığımız her başarı, attığımız her gol, bir kız çocuğuna ‘Yapabilirsin’ mesajını vermek için olacak. Artık bu kötü günlerin son bulmasını istiyoruz. Bu önemli maçlara çıkarken bu bilinçle sahadaki yerimizi alacağız. Ülkedeki herkes elbirliğiyle kendi alanında bir şeyler yapmalı. Bizler de insanlarımıza biraz olsun moral verebilmek istiyoruz. Ukrayna maçları, bu sebeple her açıdan tarihi bir dönemeç. Rakibimiz, ülkesinde savaş yaşıyor maalesef. Bu sebepten oyuncularının tümü Avrupa’da oynuyor. İki kadim halk, zor zamanlardan geçiyoruz. Ancak neticede bir yarış içerisindeyiz. Rakibimize saygı duymakla birlikte tarihi dönemeçte kazanan taraf olmak istiyoruz. Umuyorum dünya üzerindeki her Türk vatandaşı için çok büyük bir anlam taşıyan 29 Ekim tarihinde turu geçeriz ve çifte bayram yaşarız.” diye konuştu.

Postpartum Depresyon: Yeni Annenin Şefkat İhtiyacı

Doğum sonrası dönem, birçok kadın için hem heyecan verici hem de zorlayıcı bir süreçtir. Ancak bazı anneler, bu süreçte ciddi duygusal zorluklarla karşılaşabilir. Postpartum depresyon (PPD), doğumdan sonraki dönemde görülen yaygın bir ruh hali bozukluğudur.

Postpartum Depresyonun Nedenleri

Postpartum depresyonun altında yatan nedenler karmaşık ve çok yönlüdür. Bu durum, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olarak ortaya çıkar.

1. Biyolojik Faktörler: Hamilelik ve doğum sonrası dönemde hormonal değişiklikler yaşanır. Östrojen ve progesteron seviyelerindeki ani değişiklikler, ruh hali üzerinde etkili olabilir. Ayrıca, doğum sonrası dönemde vücutta serotonin düzeylerinde değişiklikler de meydana gelir.

2. Psikolojik Faktörler: Önceden var olan ruhsal sağlık sorunları (örneğin, depresyon veya anksiyete öyküsü) postpartum depresyon riskini artırabilir. Ayrıca, bireysel başa çıkma mekanizmaları ve stres yönetimi becerileri de önemlidir.

3. Çevresel Faktörler: Destek eksikliği, yeni ebeveynlikte yaşanan zorluklar ve yaşam koşullarındaki değişiklikler, annelerin duygusal durumunu olumsuz etkileyebilir. Aile içindeki dinamikler ve ilişkiler de bu dönemde önemli bir rol oynar.

4. Beklentiler ve Baskı: Toplumda annelere yönelik yüksek beklentiler ve “mükemmel anne” imajı, annelerin kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açabilir. Bu baskılar, ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir.

Postpartum Depresyonun Belirtileri

Postpartum depresyonun belirtileri, doğum sonrası dönemde görülen bazı normal duygusal dalgalanmalardan farklıdır. Bu belirtiler arasında:

• Sürekli üzüntü veya boşluk hissi

• Anksiyete ve huzursuzluk

• Yetersizlik veya suçluluk duyguları

• Enerji kaybı ve bitkinlik

• İlgi kaybı (hem bebek hem de diğer aktiviteler için)

• Uyku bozuklukları

• İştah değişiklikleri

Bu belirtiler, günlük yaşamı zorlaştırabilir ve annenin hem kendisine hem de bebeğine karşı olan bağını etkileyebilir.

Ne Yapılması Gerekiyor?

Postpartum depresyonun yaygın bir durum olduğunu anlamak önemlidir. Aile üyeleri ve arkadaşlar, annelerin duygusal durumunu gözlemlemeli ve ihtiyaç duyduklarında destek sunmalıdır. Annelerin hissettikleri duyguları açıkça ifade etmeleri önemlidir. Destekleyici bir dinleyici veya terapist, bu süreçte oldukça yararlı olabilir.

Benzer deneyimler yaşayan annelerle bir araya gelmek, yalnızlık hissini azaltabilir. Destek grupları, paylaşılan deneyimler üzerinden bir bağ kurma fırsatı sunar. Anneler, kendi ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmalı ve kendilerine zaman ayırmalıdır. Kısa yürüyüşler yapmak, hobilerle uğraşmak veya basit bir dinlenme, ruh halini olumlu yönde etkileyebilir.

Eşlerin ve aile üyelerinin destekleyici bir rol oynaması önemlidir. Eşler, ev işlerine katılarak veya bebeğe bakarak, annenin yükünü hafifletebilir.

Postpartum depresyon, doğum sonrası dönemde birçok kadının karşılaştığı ciddi bir durumdur. Biyolojik, psikolojik ve çevresel etmenlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Ancak, bu durumdan kurtulmak ve daha sağlıklı bir ruh haline ulaşmak mümkündür. Annelere anlayışla yaklaşmak, duygularını paylaşmalarını teşvik etmek ve profesyonel destek aramalarına yardımcı olmak, bu süreçte kritik öneme sahiptir.

Rana FIRAT

Uzman Görüşü: Bu 2 Kripto Para Bir Sonraki Sıçramayı Yapabilir!

Kripto para piyasası toparlanma belirtileri gösterirken, birkaç token önemli piyasa değeri kilometre taşlarına yaklaşıyor. Kripto uzmanı Aneena Alex’e göre, bunlar arasında Chainlink ve Polkadot, önümüzdeki haftalarda 10 milyar dolar sınırını aşması öngörülen başlıca adaylar olarak öne çıkıyor.

İlk sıradaki kripto para: Chainlink (LINK)

Chainlink, kripto para ekosisteminde şeffaflığı artırma konusunda önemli adımlar attı. Yükseliş görünümüne katkıda bulunan önemli bir gelişme, Chainlink’in rezerv kanıtı (PoR) sisteminin, kripto borsasında işlem gören ürünlerin (ETP’ler) önde gelen ihraççısı olan 21Shares tarafından entegre edilmesi. Chainlink’i çevreleyen olumlu hava, önde gelen kripto analisti Ali Martinez’in teknik analiziyle daha da güçlendi. Martinez, LINK’in dört saatlik fiyat grafiğinde ters baş ve omuz formasyonunun oluştuğunu vurguladı. Genellikle yükselişin tersine döndüğünün bir göstergesi olan bu formasyon, LINK’in önümüzdeki haftalarda önemli bir fiyat dönüşü yaşayabileceğini gösteriyor.

LINK piyasa değeri. Kaynak: CoinMarketCap

Şu anda yaklaşık 8,11 milyar dolar piyasa değeriyle LINK 13,34 dolardan işlem görüyor. Chainlink’in devam eden gelişmeleri ve daha geniş pazarın yükseliş eğilimi, onu 10 milyar dolar piyasa değeri kilometre taşını aşmak için iyi bir konuma getiriyor. Gelişmiş şeffaflık, teknik yükseliş göstergeleri ve genel piyasa iyimserliğinin birleşimi, bu potansiyel büyümenin arkasındaki temel etkenler olarak ortaya çıkıyor.

Terfiye hazırlananlar arasında ikinci sırada Polkadot (DOT) var

Düşüş baskısıyla karşı karşıya olmasına rağmen Polkadot, piyasa değerini 10 milyar dolar eşiğinin ötesine taşıyabilecek sağlam ağ temelleri sergiliyor. DOT’un fiyatı kısa süre önce %2’nin üzerinde düşüşle 5,59 dolar civarına gerilemiş olsa da, on-chain metrikler önemli ölçüde yükselişini sürdürüyor. Polkadot Subscan, günlük holder sayısının son 24 saatte 503 yeni eklemeyle tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 1,3 milyona ulaştığını gösteriyor.

Coinalyze’den alınan veriler, açık faizin düşük kalmasına rağmen Long/Short oranının 2,83 olduğunu ve yatırımcıların %73,86’sının varlık üzerinde long bahis oynadığını gösteriyor. Bu durum, yatırımcılar arasında kısa vadeli bir korku ancak uzun vadeli bir iyimserlik olduğunu gösteriyor. Şu anda Polkadot’un piyasa değeri yaklaşık 8,03 milyar dolar. Devam eden ağ gelişmeleri, artan kullanıcı katılımı ve yatırımcı duyarlılığı, DOT’un son fiyat zorluklarının üstesinden gelmek ve 10 milyar dolarlık piyasa değeri kilometre taşına ulaşmak için iyi bir konumda olduğunu gösteriyor.

DOT piyasa değeri. Kaynak: CoinMarketCap

Kripto para piyasasında devam eden yükseliş eğilimi, Chainlink ve Polkadot ekosistemlerindeki önemli gelişmelerle birleştiğinde, bu dijital varlıkların Ağustos ayında 10 milyar dolarlık piyasa değeri kilometre taşına ulaşması için zemin hazırlıyor. Yatırımcılar, bu önemli kilometre taşlarına doğru ilerlerken bu kripto para birimlerini yakından izlemeli.

Makaledeki görüşler ve tahminler uzmana ait olup, kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir. Kriptokoin.com olarak yatırım yapmadan önce mutlaka kendi araştırmanızı yapmanızı öneririz.

Dikkat: APT Coin ve O 6 Altcoin İçin Sıcak Gelişmeler Var!

Kripto para dünyası 1 Ağustos’ta önemli gelişmelere sahne oldu. Bir yandan yeni yatırım fonları ve ortaklıklar duyurulurken, diğer yandan popüler platformlara yeni entegrasyonlar eklendi. İşte APT coin, RDNT, NAM gibi kripto para projelerini içeren en son gelişmelerin listesi…

INVITE, Namada ve Radiant Capital’de önemli adımlar atılıyor

Öncelikle, Telegram ve TON ekosisteminin yükselen yıldızı INVITE, önemli bir adım attı. Proje, kripto para dünyasının önde gelen borsalarından Gate’e listeleneceğini duyurdu. Yaklaşık 9 milyonluk geniş bir topluluğa sahip olan INVITE, sosyal büyüme alanında öncü bir rol üstlenirken, bu listelemeyle erişimini önemli ölçüde genişletecek. INVITE’ın TON blockchaini üzerinde adil satış modeliyle dağıtılmış olması da dikkat çekici.

Öte yandan, gizlilik odaklı blok zinciri Namada, token ekonomisi detaylarını paylaştı. Toplam 1 milyar adet olacak NAM tokenlerinin dağılım planı, projenin geleceği hakkında önemli ipuçları taşıyor. Destekçiler, erken dönem katılımcılar, protokol geliştirme ve topluluk faaliyetleri için ayrılan paylar, projenin önceliklerini ortaya koyuyor. DeFi dünyasında da hareketlilik yaşandı. Radiant Capital, popüler Layer-1 çözümü Base’e entegre olduğunu duyurdu. Bu adımla protokol, daha geniş bir kullanıcı kitlesine ulaşmayı hedefliyor. Radiant’ın benzersiz likidite sağlama mekanizması ve Aerodrome ile olan işbirliği, platformun DeFi ekosistemindeki konumunu güçlendirebilir.

SynFutures, ApeCoin, Sushi ve APT coin için de kritik duyurular var

Derivatif piyasasında ise SynFutures öne çıktı. Platform, Base üzerindeki işlem hacminde liderliği ele geçirerek dikkat çekti. Aynı zamanda, Messari’nin raporuna göre Blast üzerindeki işlem hacminde de büyük bir paya sahip. SynFutures’ın büyüme ivmesi, sektörde önemli bir oyuncu haline geldiğinin göstergesi. Web3 ekosisteminin önemli oyuncularından Animoca Ventures, ApeCoin DAO’ya yeni bir yatırım fonu önerisinde bulundu. Animoca Ventures ve ApeCoin DAO’nun ortaklaşa oluşturacağı 10 milyon dolarlık fon, erken dönem Web3 projelerine odaklanacak. Bu adım, ApeCoin ekosistemini genişletme ve Web3’ün gelişimini destekleme amacı taşıyor.

Önemli bir gelişme de Aptos ekosisteminden geldi. OKX Ventures ve Aptos Foundation, ekosistemi desteklemek amacıyla 10 milyon dolarlık yeni bir fon oluşturdu. Bu fon, Aptos üzerinde inşa edilen projeleri desteklemek için kullanılacak. Son olarak, SushiSwap ve OKX arasında yeni bir iş birliği duyuruldu. OKX Web3 cüzdanı artık SushiSwap’e entegre olacak ve kullanıcılar daha kolay şekilde işlem yapabilecek. Bu ortaklık, iki platformun kullanıcı tabanlarını birleştirerek sinerji oluşturmayı hedefliyor. Özetle, kripto para ekosistemi 1 Ağustos’ta önemli gelişmelere sahne oldu. Yeni projeler, yatırımlar ve entegrasyonlar, sektörün dinamik yapısını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde nasıl yansımalar yaratacağı ise merak konusu.

Uzman Görüşü: Bu 2 Kripto Para Level Atlamaya Hazırlanıyor!

Kripto para piyasası son zamanlarda bir gerileme yaşadı, ancak birçok altcoin için ufukta bir toparlanma görünüyor. Duyarlılıktaki bu değişim, belirli kripto paraların önemli piyasa değeri kilometre taşlarına ulaşması için fırsatlar yaratıyor. Bu bağlamda, kripto uzmanı Aneena Alex, Ağustos ayında 5 milyar dolar sınırını aşma potansiyeline sahip iki tokeni inceliyor.

İlk sıradaki kripto para: Uniswap (UNI)

Uniswap, yazı sırasında 4,37 milyar dolarlık piyasa değeriyle 7,28 dolardan el değiştiriyor. Proje, en son teknolojik gelişmeleri ve güçlü piyasa temelleri sayesinde önemli bir büyümenin eşiğinde. Yakın zamanda yapılan UniswapX güncellemesi platform için ezber bozan bir yenilik oldu. Çünkü, kullanıcılara daha fazla Madenci Çıkarılabilir Değeri (MEV) döndürürken teklif verme hızlarını ve işlem gerçekleştirmeyi önemli ölçüde artıran yeni bir açık artırma sözleşmesi sunuyor. Bu iyileştirmelerin kullanıcı faaliyetlerinde ve işlem hacminde önemli artışlar sağlaması bekleniyor.

Uniswap fiyatı ve piyasa değeri. Kaynak: CoinMarketCap

Bu yıl, Uniswap’in ön planda olduğu DeFi faaliyetlerinde bir artış görüldü. Proje, günlük 1,7 milyon dolara varan ücretler elde ederek güçlü kullanıcı katılımı ve gelir potansiyeli gösterdi. Ayrıca Uniswap, Ethereum (ETH) ve diğer Blockchain’lerde kilitli 4,64 milyar dolarlık önemli bir değeri elinde tutarak güçlü piyasa konumunun altını çiziyor. Bu faktörler bir araya geldiğinde Uniswap, sürekli inovasyonu, genişleyen kullanıcı tabanı ve DeFi sektörünün genel büyümesi sayesinde Ağustos ayına kadar 5 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşmak için güçlü bir rakip haline geliyor.

Level atlamaya hazır diğer kripto: Aptos (APT)

Şu anda 3,07 milyar dolarlık piyasa değeriyle 6,57 dolar seviyesinde fiyatlandırılan Aptos, yenilikçi projeleri ve olağanüstü ağ performansıyla Blockchain alanında hızla önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor. Kriptokoin.com’dan takip ettiğiniz üzere Ondo Finance, getiri sağlayan stablecoin’i USDY’yi Aptos Blockchain’de kısa süre önce piyasaya sürdü. Bu, Aptos için önemli bir kilometre taşına işaret ediyor. ABD Hazineleri tarafından desteklenen USDY, Aptos’un finansmanı demokratikleştirme ve yetersiz hizmet alan topluluklara finansal hizmetler sağlama taahhüdünü vurgulayarak ABD dışında ikamet edenlere hizmet vermek üzere tasarlandı.

Aptos, olağanüstü ölçeklenebilirlik ve ağ etkinliği gösterdi. Mayıs 2024’te Aptos, tek bir günde 115,4 milyon işlem gerçekleştirerek rekor kırdı. Böylece, Solana’yı (SOL) geride bırakarak günlük Blockchain işlemleri için yeni bir ölçüt belirledi. Bu artış, Aptos’un saniye başına işlem hacmini (TPS) tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 32.000’e çıkararak ağın büyük işlem hacimlerini verimli bir şekilde işleme kapasitesini ortaya koydu.

Aptos fiyatı ve piyasa değeri. Kaynak: CoinMarketCap

Yenilikçi stablecoin teklifleri, rekor kıran işlem hacimleri ve yüksek ağ ölçeklenebilirliğinin birleşimi, Aptos’un Ağustos ayına kadar 5 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşma potansiyelinin altını çiziyor. Sürekli teknolojik ilerlemeleri ve güçlü kullanıcı katılımı ile Aptos’a yönelik artan piyasa güveni, onu kripto para piyasasında zorlu bir rakip olarak konumlandırıyor.

Makaledeki görüşler ve tahminler uzmana ait olup, kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir. Kriptokoin.com olarak yatırım yapmadan önce mutlaka kendi araştırmanızı yapmanızı öneririz.