Kazanmanın Keyfini Çıkar! Hemen Tıkla, Şansa Kapı Aç!

Koç Topluluğu’nun 32. Anadolu Buluşması Çanakkale’de yapıldı

Türkiye’nin farklı illerinden Koç Topluluğu bayilerini bir araya getiren geleneksel Anadolu Buluşmaları’nın 32’ncisinin açılış konuşmasını Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç yaptı. Ömer M. Koç sözlerine, ““Merhûm Vehbi Koç’un ‘Ülkem varsa ben de varım; demokrasi varsa hepimiz varız’ sözleriyle istikâmetimizi tayîn ettiği bu yolda, geçmişte olduğu gibi ikinci asrımızda da siz kıymetli bâyi ve servis teşkilâtımızla kol kola yürüyeceğiz” diyerek başladı.

Etkinlikte, Koç Holding Ekonomik Araştırmalar Koordinatörü Ahmet Çimenoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği bir de oturum düzenlendi. Oturumda, TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç ile Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ekonomi gündemini değerlendirdi.

2025 yılının önemli ekonomik riskleri…

“Etrâfımız ateş çemberine dönmüşken, Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihânda sulh’ şiârının hikmetini ve kıymetini bir kez daha anlıyoruz” ifadelerini kullanan Ömer M. Koç, 2024 yılında dünyâ ekonomisinde enflasyonun düşerek birçok ülkede merkez bankalarının hedefi olan yıllık yüzde 2’ye yaklaştığını belirtti ve “Önümüzdeki sene de dünya genelinde enflasyonun düşmeye devâm etmesi, büyümenin ise bu yıla benzer hızda sürmesi bekleniyor” dedi. Koç, jeopolitik gerilimlerin yanı sıra, uluslararası ticaret ve yatırımları kısıtlayan korumacı tedbirler, teknoloji savaşları ve tedarik zincirlerindeki kırılmaların 2025 yılı için önemli riskler olarak öne çıktığını da sözlerine ekledi.

2026 yılında Koç Topluluğu’nun 100. yılını kutlanacak

“Sizler, Topluluğumuzun bir asırlık gücünü ve temsil ettiği değerleri her gün doğrudan müşterilerimize taşıyan iş ortaklarımızsınız” diyerek bayilere h.tap eden Holding CEO’su Levent Çakıroğlu 2026 yılında Koç Topluluğu’nun 100. yılını kutlayacaklarına dikkat çekti ve ekledi: “Hâlihazırda çok uluslu bir topluluk haline geldik. 42 bini yurt dışında olmak üzere 132 bin çalışma arkadaşımızla, 60 ülkede üretim ve satış şirketlerimizle faaliyet gösteriyoruz. Ofislerimizde 45 dil konuşuluyor, 45 farklı para birimi yönetiliyor” ifadelerini kullandı.

Prizmabet giriş: Alman otomotiv sektöründeki kriz derinleşiyor

Alman otomotiv üreticileri, elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyetleri ile mücadele ederken Çin ve Avrupa’dan gelen zayıf talep ışığında maliyetleri düşürmek ve rekabet gücünü korumak için ciddi baskı altında.

Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Çinli üreticilerin gittikçe artan rekabeti, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in tarihi işten çıkarma ve fabrika kapatma planları bu tartışmaları artırdı.

Volkswagen’in kararı Alman otomotiv sanayisinin içinde bulunduğu krizi derinleştirirken, otomotiv sektörü, yüksek vergi oranları, artan elektrik fiyatları, geniş bürokrasi nedeniyle ülkede rekabet gücünü kaybediyor.

Otomotiv endüstrisinin zayıflığı Alman yetkilileri düşündürürken, ekonominin büyüme hızını yavaşlatmaya devam edeceği değerlendiriliyor.

Otomotiv sektöründe fazla katma değer ve istihdamın Almanya’da kalması için siyasi irade çağrısı yapılırken, Alman siyasilerin Çin ile otomobil tarifeleri konusunda yaşanan anlaşmazlıklar, yüksek elektrik fiyatları ve Avrupa Birliği çevre düzenlemeleri konusunda manevra yapamaması dikkati çekiyor.

Otomotiv sektörü ülkede katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor

Alman otomotiv endüstrisindeki kriz, gözden kaçan trendlerin, yapısal sorunların ve jeopolitik risklerin karmaşık bir etkileşimiyle ortaya çıkarken, otomotiv endüstrisi bir zamanlar Alman ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu.

Sektör, Almanya’da toplam katma değerin yüzde 5’ini oluştururken istihdamın yüzde 3’ünü sağlıyor. Gelir açısından ise açık ara en büyük sanayi sektörü.

Alman otomotiv üreticileri geçen yıl 272,6 milyar avro değerinde ihracat yaptı. Bu da toplam ihracatın yüzde 17,3’üne denk geliyor.

Haziran 2024 itibarıyla Alman otomotiv sektöründe tedarikçiler hariç yaklaşık 773 bin kişinin istihdam edildiği kayıtlara geçerken, sektörün istihdamı 2023’e göre yüzde 0,8 azaldı.

Sanayide çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü otomotiv sektöründe. Bu da otomotiv sektörünü, 952 bin çalışanı olan makine mühendisliğinden sonra iş gücü açısından en büyük ikinci sanayi sektörü konumuna taşıyor.

Bu arada, yaklaşık yüzde 13’lük payıyla ABD, Alman otomobil ihracatının en önemli pazarı, ABD’yi Birleşik Krallık ve Çin takip ediyor.

Alman ekonomisi büyümede zorlanıyor

Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modeli artık işe yaramıyor.

Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan çok sayıda kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken, ülkenin; jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorlukların üstesinden gelme konusunda birtakım sorunlarla karşı karşıya bulunması da dikkati çekiyor.

Almanya’nın halen “kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında da ezildiği” belirtiliyor.

Alman ekonomisi, “Çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle” sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor. Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya.

Küresel ticarette korumacılık artıp bir taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı enerji maliyetlerini yükseltirken, Almanya’nın reel GSYH büyümesi Kovid-19’dan beri G7’de en alt sıralarında yer alıyor. Ekonomide ABD ve Çin’e ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yatırım harcamalarının yetersizliği ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklar söz konusu.

İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH’nin neredeyse yüzde 30’unu oluşturan Alman sanayisi küresel ekonomideki yavaşlamadan, artan Çin rekabetinden ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.

Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülen ülke ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüme kaydederek teknik resesyona girmekten kurtulmuştu.

Hükümet, ekonomide bu yıl yüzde 0,2 küçülme bekliyor. Ekonomi bu yıl da küçülürse 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Ülkede Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oluşturduğu koalisyon hükümeti, iklim hedefleri, eyalet seçimlerindeki yenilgiler ve ekonomideki sıkıntılar nedeniyle yaşanan son tartışmaların ardından 6 Kasım’da dağılmıştı. Yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez erken seçime gidecek olan ülkede seçim tarihi 23 Şubat olarak planlanıyor.

Bu arada ocak ayında yeniden ABD Başkanı olarak yemin edecek olan Trump, seçimi kazanırsa dış ticaret açığını azaltmak ve yerli üretimi desteklemek için gümrük vergilerini önemli ölçüde artıracağını açıklamıştı.

Analistler, Trump’ın AB ithalatına gümrük vergileri yoluyla daha fazla korumacı bir politika uygulamasının ihracata dayalı Alman ekonomisi için iyiye işaret olmadığını kaydediyor. ABD, Alman mallarının en büyük alıcısı konumunda ve Almanya’nın ihracatının yaklaşık yüzde 10’una sahip.

Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaparken, Alman şirketler tereddütte kaldı

Alman otomotiv endüstrisi uzun süre geleneksel yanmalı motorlara bağlı kalarak, elektrikli hareketliliğe (elektromobiliteye) yatırım yapamaya tereddütle yaklaşırken, Tesla ve BYD gibi Çinli şirketler elektrikli hareketliliğe erken yatırım yaptı.

Uzmanlar, Alman otomotiv üreticilerinin, başarılı içten yanmalı motor modellerini ihraç etmeye odaklandığını belirterek, dönüşüm ihtiyacını hafife alan bu üreticilerin elektrikli hareketliliğe geçişi kaçırdığı kanaatinde.

Elektrikli araçlara geçiş, otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu bir süreç içerisinde. Sektör, Asyalı üreticilerin hakim olduğu batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.

Alman hükümetinin Ulusal Otomobil Platformu (NPM) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, ülkenin yanmalı motorları bırakıp elektrikli otomobillere geçmesi de pahalıya mal olacak.

Elektrikli otomobile geçişle ülkede 2030’a kadar 410 bin kişinin işsiz kalması bekleniyor. Yaşanacak iş kaybının ana nedeni de elektrikli motorların petrolle çalışan motorlara göre daha az parça bulundurduğu için üretimde daha az işçiye ihtiyaç duyulması.

İçten yanmalı bir motora en az 1200 parça monte edilirken, elektrik motorunda yaklaşık 200 adet parça ile üretim yapılabiliyor. Otomobil üretiminin ve kullanılan parça sayısının düşmesi birçok otomobil parça tedarikçisini etkiliyor ve işçi çıkarılmasına sebep oluyor.

Elektrikli otomobil üretiminde katma değerin önemli bir kısmını oluşturan batarya hücresi üretiminde Alman otomotiv sektörünün geç kaldığı da ifade ediliyor.

Kriz tedarikçileri de vuruyor

Almanya’da otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu derin kriz, başta yedek parça olmak üzere tedarikçileri de olumsuz etkiliyor.

Tedarikçiler düşen
siparişler ve artan maliyetlerle karşı karşıya kalırken, birçoğu elektrikli hareketlilik gereksinimlerini karşılamak için işten çıkarmalar veya yeniden yapılanma planlıyor.

Son aylarda Volkswagen, Ford, ZF WABCO ve Continental, fabrikalarında binlerce işçinin işten atılacağı haberlerinin basında yer alması dikkati çekiyordu.

Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da 2 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere Avrupa’da 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu.

23 Kasım’da otomotiv sektörünün önemli tedarikçilerinden Bosch, otomotiv biriminde 3 bin 800’ü Almanya’da olmak üzere, dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Bosch, ilaveten üretim tesislerinde kısa mesaiye gidileceğini açıkladı.

Otomobil parça tedarikçisi Johann Vitz GmbH de 106 yıllık geçmişinin ardından iflas başvurusunda bulunarak yeniden yapılanma sürecine girdi.

İstihdam kaybının devam etmesi bekleniyor

Alman Otomobilciler Birliği de (VDA) elektrikli araçlara geçişin Alman otomotiv endüstrisine gelecek on yıl içinde 140 bin ek istihdama mal olacağını hesaplıyor.

Sektördeki istihdam yapısı “demografi ve karbonsuzlaşma” ile köklü bir dönüşümle karşı karşıya ve bu dönüşümün 2035’e kadar yaklaşık 190 bin kişinin iş kaybına yol açması bekleniyor.

VDA’nın yaptırdığı araştırmaya göre, 2035’e kadar sektördeki iş gücü arzı demografik nedenlerden dolayı yüzde 6,3 düşecek.

Almanya’da 2019-2023 döneminde istihdamda görülen 46 bin kişilik azalış temelde elektrikli araçlara geçişten kaynaklanırken, azalma eğilimi devam ederse 2035’e gelindiğinde otomotiv sektöründe istihdam sayısı yaklaşık 190 bin kişi düşecek.

Çin etkisi

Almanya’nın diğer büyük Avrupa ekonomilerine kıyasla Çin’e daha fazla bağımlı olması dikkati çekerken, Çin’in Almanya’dan satın aldığı otomobilleri daha fazla üretebilmesi ekonominin büyümesini zorlaştırıyor.

Çin, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor. Alman sanayisinde kullanılan ara ürünlerin çoğunluğunun Çin’den geldiği belirtiliyor.

Alman otomobilleri Çin’de yoğun talep görüyor. Alman otomotiv üreticileri Volkswagen, Daimler ve BMW gelirlerinin yüzde 30’dan fazlasını Çin’den gelmesi dikkati çekiyor.

Çin uzun zamandır Alman otomobil üreticileri için merkezi bir büyüme pazarı olurken, Mercedes, Audi ve BMW gibi markalar büyüyen Çin orta sınıfında büyük bir popülerliğe sahip.

Çinli üreticiler arayı büyük ölçüde kapatırken, BYD, Nio ve Geely Çin iç pazarına giderek daha fazla hakim oluyor ve artık Alman üreticilerin Çin’deki pazar payı önemli ölçüde düşüyor.

Son yıllarda Avrupa ülkelerinde satılan elektrikli otomobillerde Çin üreticilerinin payı hızla yükseliyor. Çin’de üretilen düşük fiyatlı ve sübvanse edilmiş elektrikli otomobillerin satışları rakiplerini geride bırakıyor.

Çin’de, BYD, SAIC ve Geely gibi markalar ile Tesla ve farklı Avrupa şirketlerin araçlarının üretimi yapılıyor.

Alman sanayisinin gittikçe zayıflaması, Çinli şirketlerin teknolojik olarak arayı kapatması hatta Uzak Doğulu şirketlerin yenilenebilir enerji ve otomotivde Almanları geride bırakması Almanya’da “Çin Şoku” olarak tartışılıyor.

Elektrikli araçlara yönelik zayıf talep

Alman üreticiler, elektrikli model sayılarını artırmalarına rağmen, talep beklentilerin altında kalması dikkati çekiyor.

Uzmanlar, devlet teşviklerinin yetersiz kalması, yüksek satın alma maliyetleri ve sürdürebilir olmayan şarj altyapısını buna neden olarak gösteriyor.

BYD gibi Çinli üreticilerin daha düşük üretim maliyetlerinden faydalanarak, daha ucuz ve teknolojilik araçlar sunması da Alman üreticileri olumsuz etkiliyor.

Çin’deki yavaşlama Alman otomotiv üreticilerini satışlarını olumsuz etkiliyor

Çin’deki yavaşlama Alman otomobil üreticilerin satışlarını da olumsuz etkilerken, üreticiler bu yıl için kar tahminini art arda düşürmek zorunda kalıyor.

Yüksek maliyetlerle mücadele eden Volkswagen (VW) Grubu’nun, temmuz-eylül döneminde net karı yıllık yüzde 64 düşerek 1,58 milyar avroya geriledi.

Grubun geçen yıl temmuz-eylül döneminde 4 milyar 894 milyon avro olan özel kalemler öncesi karı da bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 41,7 düşüşle 2 milyar 855 milyon avro oldu. Grubun, üçüncü çeyrekteki araç satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 düşerek 2 milyon 122 bine geriledi.

Volkswagen’in iştiraki Audi’nin yılın üçüncü çeyreğinde faaliyet kârı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 91 düşerek 106 milyon avroya indi.

Yine Alman otomotiv üreticisi Mercedes-Benz’in karı üçüncü çeyrekte Çin’deki zayıf lüks otomobil satışları nedeniyle azaldı.

Şirketin temmuz-eylül döneminde düzeltilmiş faaliyet karı (FAVÖK), geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 48 azalarak 2 milyar 517 milyon avroya geriledi. Şirketin net karı ise yüzde 53,8 düşüşle 1 milyar 719 milyon avroya indi.

Diğer Alman lüks otomobil üreticisi BMW Group’un yılın temmuz-eylül döneminde karı Çin’deki satışların düşmesi ve araçların geri çağrılması nedeniyle yıllık yüzde 84 düşerek 476 milyon avroya indi.

Söz konusu dönemde şirketin en büyük pazarı olan Çin’deki (Mini markası dahil) araç teslimatlarının yüzde 29,8 azalarak 147 bin 691’e düşmesi dikkati çekti.

BMW, Çin’deki talebin durağanlaşması nedeniyle satışlarının etkilendiğini ve tüketici talebinin zayıf kaldığını bildirerek, bu yıl için satış tahminlerini aşağı çekmişti.

Alman otomotiv sektöründeki krizin diğer sebepleri

Almanya’daki üretim maliyetleri, yüksek enerji fiyatları ve ücretler nedeniyle diğer ülkelere kıyasla önemli ölçüde yüksek kalırken, düşük kar marjlı giriş seviyesi modellerin bu koşullar altında karlı bir şekilde üretilmesi zor oluyor.

Almanya’da birçok otomobil fabrikasının ortalama kapasite kullanımı üçte iki seviyesine düşerken, bu da tesislerin verimliliğini etkiliyor ve araç başına sabit maliyetleri artırıyor. Bu durumun Alman üreticilerin maliyet sorununu daha da kötüleştirdiğine ve ülke markalarının daha az rekabetçi hale getirdiğine vurgu yapılıyor.

Alman otomobil endüstrisinin bir diğer zayıf noktası da dijital teknolojilerin yavaş gelişmesi. Tesla’da standart olan otonom sürüş sistemleri veya yenilikçi bilgi-eğlence özelliklerin Alman modellerinde genellikle daha az teknolojik olduğu ifade ediliyor.

Avrupa’daki ekonomik durum otomotiv endüstrisi üzerinde önemli bir baskı oluştururken tüketicinin yüksek enflasyon sonrası tasarruf eğiliminde olması, artan belirsiz ortam ve zayıf ekonomik büyüme birçok tüketicinin yeni bir araba almak gibi büyük alımları ertelemesine neden oluyor.

Bu durum özellikle ürünleri Asyalı rakiplerine kıyasla pahalı olan Alman üreticileri etkiliyor.

Uluslararası ticari ilişkiler ilave riskler içerirken, ABD’de Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle AB’den gelecek otomobillere olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin, Çin’in AB’ye cevap olarak Avrupa’dan elektrikli otomobillere yönelik olası yeni vergilerin de durumu daha da kötüleştirebileceği belirtiliyor.

ABD ve Çin gibi ihracat
pazarlarına olan bağımlılık Alman otomotiv üreticilerinin içinde bulunduğu krizi daha da kötüleştirirken, Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle olası cezalandırıcı gümrük vergilerinin Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz’in kârlarını önemli ölçüde azaltabileceği belirtiliyor.

Bu durumun sektör üzerindeki baskıyı daha da artırması ve derin istihdam kesintilerine sebep olması bekleniyor.

Kovid-19 pandemisi sırasında elde edilen güçlü karların ardından, birçok şirket marjlarına ilişkin gerçekçi olmayan beklentilerini sürdürürken, getiriler üzerindeki bu baskı, araştırma ve geliştirmeye yapılan uzun vadeli yatırımları tehlikeye atan aşırı kemer sıkma önlemlerine yol açıyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Rusya Merkez Bankası’ndan petrol fiyatı uyarısı

Rusya Merkez Bankasının “Finansal İstikrar İncelemesi” başlığıyla yayımladığı raporda, küresel ekonomide yavaşlama tehlikesinin devam ettiğine işaret edildi.

Gelişmiş ekonomilerdeki sanayi faaliyetlerinde yavaşlama yaşandığı bilgisine yer verilen raporda, “Gayrimenkul piyasasındaki sorunları çözmek için iç talebi canlandırmaya yönelik önlemler alan Çin’deki ekonomik büyümenin yavaşlaması bu yıl küresel çapta etki yarattı” değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, küresel sermaye akışındaki gelişmelerin Rusya’ya etkisinin son derece sınırlı kaldığı, ancak ülkenin ana ticaret ortaklarındaki istikrarsızlıkların dolaylı etki yarattığı kaydedildi.

Küresel büyümeye ve petrol fiyatlarında olası düşüşe yönelik endişelerin bulunduğuna işaret edilen raporda, “Brent petrolün varil fiyatı eylülde 70 doların altına düştü. Sonrasında Orta Doğu’daki çatışmalar nedeniyle toparladı. Emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimi devam edebilir.” değerlendirmesine yer verildi.

Rusya’da bütçenin petrolde varil başına 60 dolar bandına göre hazırlandığına işaret edilen raporda, “Petrol fiyatlarındaki mevcut seviye Rus ekonomisi için tehlike oluşturmazken, varil başına 60 doların altına inmesi halinde ekonomi ve mali piyasalarda zorluklar yaşanabilir” ifadesi yer aldı.

Raporda, rublenin yabancı para birimleri karşısında yaşadığı değer kaybının geçici olduğu vurgulanırken, “Önceki yaptırımların da gösterdiği gibi kısıtlamalar dış ekonomik faaliyet için altyapısal zorluklar yaratıyor, ancak orta ve uzun vadede döviz kuru dinamikleri temel etkenler tarafından belirleniyor” değerlendirmesi yapıldı.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

118 iktisatçıdan ortak asgari ücret çağrısı: Enflasyon oranı dikkate alınsın

Yeni yıl yaklaşırken, asgari ücrete ne kadar zam geleceği de gündemin üst sıralarına yükseliyor.

Aralık ayında toplanacak Asgari Ücret Komisyonu öncesi iktisatçılardan bir çağrı geldi.

118 iktisatçının ortak imzaladığı açıklamada Türkiye ekonomisinde uzun süredir devam eden yüksek enflasyon sorununun, dar gelirli vatandaşları ve asgari ücretle çalışanları ekonomik olarak daha kırılgan hale getirdiği ve yaşam standartlarını ciddi ölçüde düşürdüğü belirtildi.

İktisatçılar açıklamalarında son dönemde uygulanan para ve maliye politikalarının, enflasyonla mücadele hedefi doğrultusunda şekillendirildiğinin altını çizdi. İktisatçılar, temmuzda asgari ücret artışından kaçınılması ve 2025’te öngörülen artışın gerçekleşen enflasyon yerine yüzde 25’lik beklenen enflasyon oranı baz alınarak belirlenmesi planının, kaygı verici olduğunu kaydetti.

Açıklamada imzası bulunan iktisatçılar ve akademisyenler enflasyonla mücadelenin toplumsal maliyetinin adil dağıtılması gerektiğini, asgari ücretlilerin alım gücünün korunmasının sosyal devletin bir gerekliliği olduğunu, gerçekleşen enflasyon oranının altında yapılacak ücret artışlarının gelir dağılımını daha da bozacağını ve enflasyonla mücadelenin başarısının dar gelirlilerin yaşam standartlarının düşürülmesi pahasına sağlanamayacağını vurguladılar.

Bu bağlamda iktisatçılar ekonomi politikasını yönetenleri, asgari ücret artışlarında gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınması ve gelir dağılımını da gözeten bütüncül bir ekonomi politikası izlenmesi konularında acilen adım atmaya davet etti.

İktisatçıların kaleme aldığı metin şu şekilde:

İşte açıklamayı imzalayan iktisatçılar:

Ceyhun Elgin, Boğaziçi Üniversitesi

Adem Yavuz Elveren, İzmir Ekonomi Üniversitesi & Fitchburg State University

Cem Oyvat, University of Greenwich

A. Erinç Yeldan, Kadir Has Üniversitesi

A. Oğuz Demir, Ekonomistler Platformu

Ahmet Haşim Köse, Open University

Ahmet Makal, Ankara Üniversitesi (Emekli)

Ahmet Yılmaz, Marmara Üniversitesi

Ali Alper Alemdar, St. Francis College

Ali Rıza Güngen, McMaster University

Alper Duman, İzmir Ekonomi Üniversitesi

Anıl Aba, Yaşar Üniversitesi

Arda Tunca, Bağımsız Araştırmacı

Armağan Gezici, UWE Bristol

Ata Can Bertay, Sabancı Üniversitesi

Ayça Akarçay, Galatasaray Üniversitesi

Ayça Tekin-Koru, TED Üniversitesi

Aziz Çelik, Kocaeli Üniversitesi

Aziz Konukman, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

Baki Demirel, Yalova Üniversitesi

Begüm Özkaynak, Boğaziçi Üniversitesi

Bilin Neyaptı, Bilkent Üniversitesi

Bülent Eşiyok, İstanbul Gelişim Üniversitesi

Burçay Erus, Boğaziçi Üniversitesi

Çağla Ünlütürk, PAÜ

Caner Özdurak, Beykoz Üniversitesi

Cem Başlevent, İstanbul Kültür Üniversitesi

Cem Somel, Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Emekli)

Çiğdem Boz, Bağımsız Araştırmacı

Değer Eryar, İzmir Ekonomi Üniversitesi

E. Ahmet Tonak, University of Massachusetts Amherst & Smith College

Ebru Voyvoda, ODTÜ

Elif Karaçimen, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi

Emre Özçelik, ODTÜ-Kıbrıs

Engin Kara, Cardiff University

Ensar Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi

Ercan Uygur, Ankara Üniversitesi (Emekli)

Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Yazarı

Erol Balkan, Hamilton College

Erol Taymaz, ODTÜ

Esra Uğurlu, Leeds University

F. Ahmet Öncü, Sabancı Üniversitesi (Emekli)

Fatih Kansoy, Oxford University

Fatih Özatay, TOBB ETÜ

Ferhat Akyüz, Samsun Üniversitesi

Fikret Adaman, Boğaziçi Üniversitesi

Fikret Görün, ODTÜ (Emekli)

Filiz Eryılmaz, Bursa Uludağ Üniversitesi

Galip Yalman ODTÜ (Emekli)

Gökçer Özgür, Gettysburg College

Gülbiye Y.Yaşar, Ankara Üniversitesi

Güldem Atabay, Ekonomist/Yazar

Güneş Aşık, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi

Güney Işıkara, New York University

Günseli Berik, University of Utah (Emekli)

Hakan Mıhcı, Hacettepe Üniversitesi (Emekli)

Haluk Levent, İstanbul Bilgi Üniversitesi

Hasan Cömert, Trinity College-Hartford

Hasan Murat Ertuğrul, Anadolu Üniversitesi

Hasan Tekgüç, Kadir Has Üniversitesi

Hayri Kozanoğlu, Altınbaş Üniversitesi

Hüseyin Özel, Hacettepe Üniversitesi

İbrahim Semih Akçomak, ODTÜ

İlhan Döğüş, University of Europe for Applied Sciences

İnsan Tunalı, Koç Üniversitesi (Emekli)

İris Cibre, Finansal Piyasalar Uzmanı

İsmail Ertürk, Manchester University

Kamil Yılmaz, Koç Üniversitesi

Kerem Cantekin, Bağımsız Araştırmacı

Kıvanç Karaman, Boğaziçi Üniversitesi

Korkut Boratav, Ankara Üniversitesi (Emekli)

Korkut Ertürk, University of Utah

M. Aykut Attar, Hacettepe Üniversitesi

M. Kerem Çoban, SOAS, University of London & Kadir Has Üniversitesi

M. Murat Kubilay, Uluslararası Finans Uzmanı

M. Teoman Pamukçu, ODTÜ

M.Necat Coşkun, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi

Mehmet Şişman, Marmara Üniversitesi

Mehmet Uğur, University of Greenwich

Mehmet Uluğ, Roskilde University

Murat Birdal, İstanbul Üniversitesi

Murat Taşdemir, İstanbul Medeniyet Üniversitesi

Mustafa Ulus, Galatasaray Üniversitesi

Nesrin Nas, Ortak Yaşam Grubu

Oğuz Esen, İzmir Ekonomi Üniversitesi

Oğuz Yıldırım, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi

Oktar Türel, ODTÜ (Emekli)

Oktay Özden, Kadir Has Üniversitesi

Ömer Faruk Çolak, İktisat ve Toplum Dergisi

Öner Günçavdı, İstanbul Teknik Üniversitesi

Onur Baycan, Anadolu Üniversitesi

Onur Yeni, Hacettepe Üniversitesi

Orhan Karaca, Bağımsız Araştırmacı

Orkun Saka, City, University of London & LSE

Özcan Ceylan, Özyeğin Üniversitesi

Özge Özay, Fitchburg State University

Özgün Biçer, Marmara Üniversitesi

Özgür Narin, Ordu Üniversitesi

Özgür Orhangazi, Kadir Has Üniversitesi

Özlem Onaran, University of Greenwich

Pelin Akçagün, Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Pınar Deniz, Marmara Üniversitesi

Pınar Kahya, İnönü Üniversitesi

Selin Pelek, Galatasaray Üniversitesi

Serdal Bahçe, Ankara Üniversitesi

Serdar Acun, Munzur Üniversitesi

Sermin Sarıca, İstanbul Üniversitesi

Sevil Acar, Boğaziçi Üniversitesi

Sevinç Mıhcı, Hacettepe Üniversitesi

Şevket Pamuk, Boğaziçi Üniversitesi (Emekli)

Sezgin Polat, Galatasaray Üniversitesi

T. Sabri Öncü, UNCTAD eski Kıdemli Ekonomisti, CAFRAL, RBI eski Araştırma Başkanı

Tahsin Bakırtaş,Sakarya Üniversitesi

Tansel Güçlü, Munzur Üniversitesi

Timur Han Gür, Hacettepe Üniversitesi

Uğur Gürses, Ekonomi Yazarı

Ümit Akçay, HWR Berlin

Umut Üzar, Karadeniz Teknik Üniversitesi

Ünal Zenginobuz, Boğaziçi Üniversitesi

Veysel Ulusoy, Boston College

Yakup Karabacak, Akdeniz Üniversitesi

Yalçın Karatepe, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yasemin Dildar, California State University

Yiğit Atılgan, Sabancı Üniversitesi

Zafer Tunca, Emekli õğretim üyesi

İktisatçılardan çağrı: Zamda hedef değil, geçmiş enflasyon kıstas alınsın

126 iktisatçı, Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmaması ve 2025 Ocak ayında yapılacak zamda gerçekleşen enflasyon yerine beklenen enflasyon oranının (%25) baz alınacak olması kararının, asgari ücretlilerin yaşam standartlarını daha da düşüreceği konusunda uyarıda bulundu. Açıklamada, “2025 yılı Ocak ayı için öngörülen artışın gerçekleşen enflasyon yerine beklenen enflasyon oranı (%25) baz alınarak belirlenmesi planı, bilimsel ve sosyal açıdan kaygı vericidir” denildi.

Hükümet, işveren ve işçi sendikaları arasında asgari ücret görüşmelerine kısa bir süre kala kamuoyuna yansıyan yüzde 25’lik zam tepki çekiyor. Düşük zam rakamlarına dikkat çeken iktisatçılar da gerçek enflasyona dikket çekip hükümete çağrı yaptı. 126 iktisatçıdan oluşan bir grup akademisyen gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınarak asgari ücretin belirlenmesi gerektiği çağrısını yaptı. İktisatçılar Merkez Bankası Başkanı tarafından açıklanan yüzde 25’lik zam planının bilimsel ve sosyal açıdan kaygı verici olduğunu söyledi.

Asgari ücret görüşmelerinin yaklaşmasıyla birlikte, kamuoyunda olası zam oranlarına dair tartışmalar hız kazanırken, 126 iktisatçı ve akademisyen, hükümete önemli bir çağrıda bulundu. İktisatçılar, asgari ücretin belirlenmesinde gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınması gerektiğini vurgularken, Merkez Bankası Başkanı’nın önerdiği %25’lik zam oranının bilimsel ve toplumsal açıdan kaygı verici olduğunu ifade etti.

Asgari ücretin yaşam maliyetine uygun şekilde artırılmasının, dar gelirli kesimler için sosyal bir zorunluluk olduğunu belirten iktisatçılar, asgari ücretin gerçekleşen enflasyona göre ayarlanması gerektiğinin altını çizdi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın 2025 yılı için önerdiği %25’lik zam oranının, yalnızca tahmin edilen enflasyon oranına dayandırılmasını eleştiren akademisyenler, bu yaklaşımın yoksul kesimlerin alım gücünü daha da zayıflatacağını ifade etti.

Toplu bir basın açıklaması yayımlayan iktisatçılar, Türkiye ekonomisinde uzun süredir devam eden yüksek enflasyonun, özellikle dar gelirli vatandaşlar üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını vurguladı. İktisatçılar, Temmuz ayında asgari ücrete yapılmayan artışın ardından, önümüzdeki yıl için beklenen enflasyona göre belirlenen %25’lik zammın bilimsel bir temele dayanmadığını ve sosyal denge açısından risk oluşturduğunu ifade etti.

Ekonomistlerin ortak açıklamasında, enflasyonla mücadelede alınacak ekonomik tedbirlerin maliyetinin toplumun tüm kesimlerine adil bir şekilde yansıtılması gerektiği vurgulandı. İktisatçılar, enflasyon oranının altında yapılacak bir asgari ücret artışının, gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da derinleştireceğini belirterek, düşük gelirli vatandaşların alım gücünün korunmasının sosyal devletin bir yükümlülüğü olduğunu ifade ettiler.

Açıklamayı imzalayan iktisatçılar şöyle sıralandı:

1. Ceyhun Elgin, Boğaziçi Üniversitesi
2. Adem Yavuz Elveren, İzmir Ekonomi Üniversitesi & Fitchburg State University
3. Cem Oyvat, University of Greenwich
4. A. Erinç Yeldan, Kadir Has Üniversitesi
5. A. Oğuz Demir, Ekonomistler Platformu
6. Ahmet Haşim Köse, Open University
7. Ahmet Makal, Ankara Üniversitesi (Emekli)
8. Ahmet Yılmaz, Marmara Üniversitesi
9. Ali Alper Alemdar, St. Francis College
10. Ali Rıza Güngen, McMaster University
11. Alper Duman, İzmir Ekonomi Üniversitesi
12. Anıl Aba, Yaşar Üniversitesi
13. Arda Tunca, Bağımsız Araştırmacı
14. Armağan Gezici, UWE Bristol
15. Ata Can Bertay, Sabancı Üniversitesi
16. Ayça Akarçay, Galatasaray Üniversitesi
17. Ayça Tekin-Koru, TED Üniversitesi
18. Aziz Çelik, Kocaeli Üniversitesi
19. Aziz Konukman, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
20. Baki Demirel, Yalova Üniversitesi
21. Begüm Özkaynak, Boğaziçi Üniversitesi
22. Bilin Neyaptı, Bilkent Üniversitesi
23. Bülent Eşiyok, İstanbul Gelişim Üniversitesi
24. Burçay Erus, Boğaziçi Üniversitesi
25. Çağla Ünlütürk, PAÜ
26. Caner Özdurak, Beykoz Üniversitesi
27. Cem Başlevent, İstanbul Kültür Üniversitesi
28. Cem Somel, Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Emekli)
29. Çiğdem Boz, Bağımsız Araştırmacı
30. Değer Eryar, İzmir Ekonomi Üniversitesi
31. E. Ahmet Tonak, University of Massachusetts Amherst & Smith College
32. Ebru Voyvoda, ODTÜ
33. Elif Karaçimen, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
34. Emre Özçelik, ODTÜ-Kıbrıs
35. Engin Kara, Cardiff University
36. Ensar Yılmaz, Yıldız Teknik Üniversitesi
37. Ercan Uygur, Ankara Üniversitesi (Emekli)
38. Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Yazarı
39. Erol Balkan, Hamilton College
40. Erol Taymaz, ODTÜ
41. Esra Uğurlu, Leeds University
42. F. Ahmet Öncü, Sabancı Üniversitesi (Emekli)
43. Fatih Kansoy, Oxford University
44. Fatih Özatay, TOBB ETÜ
45. Ferhat Akyüz, Samsun Üniversitesi
46. Fikret Adaman, Boğaziçi Üniversitesi
47. Fikret Görün, ODTÜ (Emekli)
48. Filiz Eryılmaz, Bursa Uludağ Üniversitesi
49. Galip Yalman ODTÜ (Emekli)
50. Gökçer Özgür, Gettysburg College
51. Gülbiye Y.Yaşar, Ankara Üniversitesi
52. Güldem Atabay, Ekonomist/Yazar
53. Güneş Aşık, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
54. Güney Işıkara, New York University
55. Günseli Berik, University of Utah (Emekli)
56. Hakan Mıhcı, Hacettepe Üniversitesi (Emekli)
57. Haluk Levent, İstanbul Bilgi Üniversitesi
58. Hasan Cömert, Trinity College-Hartford
59. Hasan Murat Ertuğrul, Anadolu Üniversitesi
60. Hasan Tekgüç, Kadir Has Üniversitesi
61. Hayri Kozanoğlu, Altınbaş Üniversitesi
62. Hüseyin Özel, Hacettepe Üniversitesi
63. İbrahim Semih Akçomak, ODTÜ
64. İlhan Döğüş, University of Europe for Applied Sciences
65. İnsan Tunalı, Koç Üniversitesi (Emekli)
66. İris Cibre, Finansal Piyasalar Uzmanı
67. İsmail Ertürk, Manchester University
68. Kamil Yılmaz, Koç Üniversitesi
69. Kerem Cantekin, Bağımsız Araştırmacı
70. Kıvanç Karaman, Boğaziçi Üniversitesi
71. Korkut Boratav, Ankara Üniversitesi (Emekli)
72. Korkut Ertürk, University of Utah
73. M. Aykut Attar, Hacettepe Üniversitesi
74. M. Kerem Çoban, SOAS, University of London & Kadir Has Üniversitesi
75. M. Murat Kubilay, Uluslararası Finans Uzmanı
76. M. Teoman Pamukçu, ODTÜ
77. M.Necat Coşkun, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
78. Mehmet Şişman, Marmara Üniversitesi
79. Mehmet Uğur, University of Greenwich
80. Mehmet Uluğ, Roskilde University
81. Murat Birdal, İstanbul Üniversitesi
82. Murat Taşdemir, İstanbul Medeniyet Üniversitesi
83. Mustafa Ulus, Galatasaray Üniversitesi
84. Nesrin Nas, Ortak Yaşam Grubu
85. Oğuz Esen, İzmir Ekonomi Üniversitesi
86. Oğuz Yıldırım, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
87. Oktar Türel, ODTÜ (Emekli)
88. Oktay Özden, Kadir Has Üniversitesi
89. Ömer Faruk Çolak, İktisat ve Toplum Dergisi
90. Öner Günçavdı, İstanbul Teknik Üniversitesi
91. Onur Baycan, Anadolu Üniversitesi
92. Onur Yeni, Hacettepe Üniversitesi
93. Orhan Karaca, Bağımsız Araştırmacı
94. Orkun Saka, City, University of London & LSE
95. Özcan Ceylan, Özyeğin Üniversitesi
96. Özge Özay, Fitchburg State University
97. Özgün Biçer, Marmara Üniversitesi
98. Özgür Narin, Ordu Üniversitesi
99. Özgür Orhangazi, Kadir Has Üniversitesi
100. Özlem Onaran, University of Greenwich
101. Pelin Akçagün, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
102. Pınar Deniz, Marmara Üniversitesi
1
03. Pınar Kahya, İnönü Üniversitesi
104. Selin Pelek, Galatasaray Üniversitesi
105. Serdal Bahçe, Ankara Üniversitesi
106. Serdar Acun, Munzur Üniversitesi
107. Sermin Sarıca, İstanbul Üniversitesi
108. Sevil Acar, Boğaziçi Üniversitesi
109. Sevinç Mıhcı, Hacettepe Üniversitesi
110. Şevket Pamuk, Boğaziçi Üniversitesi (Emekli)
111. Sezgin Polat, Galatasaray Üniversitesi
112. T. Sabri Öncü, UNCTAD eski Kıdemli Ekonomisti, CAFRAL, RBI eski Araştırma Başkanı
113. Tahsin Bakırtaş, Sakarya Üniversitesi
114. Tansel Güçlü, Munzur Üniversitesi
115. Timur Han Gür, Hacettepe Üniversitesi
116. Uğur Gürses, Ekonomi Yazarı
117. Ümit Akçay, HWR Berlin
118. Umut Üzar, Karadeniz Teknik Üniversitesi
119. Ünal Zenginobuz, Boğaziçi Üniversitesi
120. Veysel Ulusoy, Boston College
121. Yakup Karabacak, Akdeniz Üniversitesi
122. Yalçın Karatepe, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
123. Yasemin Dildar, California State University
124. Yiğit Atılgan, Sabancı Üniversitesi
125. Zafer Tunca, Emekli öğretim üyesi
126. Ziya Öniş, Koç Üniversitesi

karar.com

Prizmabet giriş: Almanya’da IG Metall sendikasından uyarı grevi kararı 

IG Metall’den yapılan açıklamada, metal ve elektrik sektörlerindeki üyelerine 29 Ekim’den itibaren ülke çapında uyarı grevlerine katılma çağrısı yapıldı.

Her biri birkaç saat sürecek grevlerin bazı şirketlerde gece yarısı gibi erken bir saatte başlayacağı belirtildi.

Söz konusu uyarı grev kararının, sendikanın, işverenlerin ülkenin kilit sektörlerinde 3,9 milyon çalışanın ücretlerine toplamda yüzde 3,6’lık zam teklifini kabul etmemesinin ardından gelmesi dikkati çekti.

Alman işverenler, otomotiv, metal ve elektrik sektörleri gibi sanayide çalışanlara Temmuz 2025’ten itibaren yüzde 1,7, bir yıl sonra 27 aylık dönem için yüzde 1,9 daha ücret artışı teklif etmişti. Sendika ise yüzde 7 zam talep ediyor.

İşveren, sendikanın telifi gerçekçi bulmadı

Sendikanın talebi, ülke sanayisindeki zayıf üretim ve sipariş sonrası genel yavaşlama nedeniyle sanayi şirketleri tarafından gerçekçi olmamakla eleştiriliyor.

Sendika ise yıllar süren yüksek enflasyonun ardından çalışanlar arasında alım gücünün azaldığını belirterek, karların işçilerle paylaşılmasını istiyor.

IG Metall Başkanı Christiane Benner, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “İşverenlerin yetersiz teklifi, durumun ciddiyetinin farkında olmadıklarını gösteriyor. Sektördeki 3,9 milyon meslektaşımızın daha fazla paraya ihtiyacı var. İlave satın alma gücü ile ekonomiyi de güçlendirebiliriz” ifadelerini kullandı.

Ekonomi reform baskısı altında

Alman ekonomisi büyümekte zorluk çekerken hükümet, başta Çin olmak üzere, yurt dışından gelen güçlü rekabet, Alman ürünlerine zayıf talep ve sanayideki yapısal zorluklar nedeniyle ekonomiyi yeniden canlandırmak için reform yapma baskısı altında.

Yapısal sorunların ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “Ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteye sahip mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modelinin artık işe yaramadığı belirtiliyor.

Doğu Avrupa’da ucuz taşeronlar bulunması, Çin’e sürekli artan ihracat ve ülke savunmasının ABD’ye yaptırılması da çözüm sunmuyor.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: “Üretken yapay zeka GSYH’ye yüzde 5 katkı sağlayabilir”

HANDE BERKTAN

Üretken yapay zeka teknolojisi hızla gelişiyor. Üretken yapay zekanın gelişmiş ve gelişmekte ülkelerde ekonomilere olan katkısı yadsınamaz. Ülkelerin özellikle üretken yapay zeka kullanıcı dostu yaklaşımı refaha ve büyümeye ek katkı sağlaması bekleniyor.
Danışmanlık şirketi Implement Consulting Group’un hazırladığı Yapay Zekanın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli Raporu, özellikle üretken yapay zekanın üretkenliği artırıp, ekonomi üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor.

Rapora göre Türkiye’de büyük şirketlerin yanı sıra KOBİ’lerin de üretken yapay zeka kullanımının, Türkiye’nin GSYH’sine 10 yıl içerisinde yüzde 5 katkı sağlaması bekleniyor. Diğer yanda üretken yapay zekanın uygulamaya konmasında yaşanacak beş yıllık gecikmenin ise Türkiye’nin potansiyel GSYİH artışını yüzde 5’ten yüzde 1’e düşürebileceğini öngörülüyor. Rapor aynı zamanda, Türkiye’de mevcut işlerin yüzde 55’i üretken yapay zeka ile entegre çalışabileceğini ortaya konuyor.

BloombergHT.com için sorularımızı yanıtlayan Yapay Zeka Platformu (AITR) Eş Başkanı ve İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altan Çakır, “Ülkemizde AR-GE çalışmalarının genişletilmesi, teknolojiye odaklanmış girişimlerin desteklenmesi ve yapay zeka tabanlı iş modellerine geçiş, Türkiye için kritik öneme sahip” açıklamasını yaptı.

“Yapay zekanın, üretkenliği artırıcı etkisi mevcut”

Çakır, “Akademik çalışmalar yapay zekanın şirket düzeyinde kullanılmaya başlamasıyla iş gücünün yıllık yüzde 2 ile yüzde 3 puan daha üretken geldiğini gösteriyor. Bu üretken yapay zekanın üretkenlikle birlikte ekonomik açıdan önemli bir artış sağlayacağını göstermekte. Türkiye, yapay zekanın getireceği fırsatlardan tam anlamıyla yararlanmak için bu alanda geliştirici ülkelerin politika tercihlerinden yararlanarak ilgili politikaları oluşturabilir” dedi.

Yapay Zekanın Türkiye’deki Ekonomik Potansiyeli Raporu’na göre, yapay zekanın kullanılmasıyla iş gücünde görülecek üretkenlik artışı oranları, ekonomistlerin çalışmalarına göre değişkenlik göstermekte. Nobel ödüllü Türk ekonomist Daron Acemoğlu yüzde 2, Wei Zhai ve Liu Qiao yüzde 2,2 ,Dr. Christian Rammer ve Pedro Fernandez yüzde 2,7 , Giacomo Damioli, Rene Roy ise yüzde 3,2 üretkenlik artışı öngörmekte.

“Yapay zekayı işine entegre eden KOBİ’lerin oranı yüzde 5″

Türkiye’de KOBİ’ler toplam istihdamın yaklaşık yüzde 71’ini sağlıyor. Ancak KOBİ’ler yapay zekanın uygulamaya konmasında büyük şirketlerin gerisinde kalıyor. Özellikle düzenleyici zorluklar ve beceri eksikliği bu süreci sekteye uğratabilir. Rapora göre, 2023 yılında Türkiye’de yapay zekayı uygulamaya koymuş büyük şirketlerin oranı yüzde 19 iken bu oran KOBİ’lerde yüzde 5 civarında kaldı. Yapay zeka kullanımında büyük şirketler ve KOBİ’ler arası fark, AB ülkelerinde de benzer. AB üyesi ülkelerde yapay zekayı kullanan büyük şirketlerin oranı yüzde 30 iken KOBİ’lerin oranı yüzde 7 ile sınırlı kaldı.

“En fazla bilgi ve finans sektörlerine katkı sağlaması bekleniyor”

Üretken yapay zekanın, bir çok sektörde destekleyici rolü öne çıkıyor. Bilgi ve finans sektöründe yüzde 1,5 puan , kamu yönetimi eğitim ve sağlıkta yüzde 1,3 puan, işletme hizmetleri ve gayrimenkul sektöründe yüzde 1,3 puan, perakende ve turizm sektörlerinde yüzde 1 puan, imalat sanayinde yüzde 0.8 puan ve inşaat sektöründe yüzde 0.7 puan katkı sağlaması bekleniyor. Genel bakılacak olursak üretken yapay zekanın ekonomik potansiyelinin yaklaşık yüzde 70’i hizmet sektöründe bulunuyor.

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Altan Çakır, üretken yapay zekanın Türkiye’nin ekonomisine ve topluma sağlayacağı önemli katkıları görmek adına yapay zeka becerilerinin yaygınlaştırılması ve toplumun tüm kesimlerine yetenek artırıcı eğitim programlarının sağlanması gerekliliğine dikkat çekti. Prof.Dr. Çakır, Türkiye’nin yapay zeka alanındaki potansiyelini ve karşılaşabileceği zorlukları değerlendirirken iş dünyasından, kamuya, iş yapma şekillerinden, iş dönüşümlerine kadar geleceğe odaklanan önemli bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliğini belirtti.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Prizmabet giriş: Almanya’da daralma beklentisi

Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) tarafından yapılan Alman ekonomisine ilişkin büyüme tahminleri güncellemesinde, bu yıl için Almanya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYH) ilişkin büyüme beklentisi yüzde 0’dan eksi 0,2’ye indirildi. Birlik, Alman ekonomisinin gelecek yıl da büyümeyeceğini öngördü.

Açıklamada, Almanya’da tüm sektörlerden yaklaşık 25 bin şirketle yapılan ankette, şirketlerin yüzde 31’nin mevcut iş durumlarının daha da kötüye gitmesini beklediği aktarıldı.

Bir önceki ankette bu oran yüzde 26 olarak kayıtlara geçmişti.

DIHK’ya göre, ülkede şirket yatırımları hala Kovid-19 öncesi seviyelerin çok altında. Şirketlerin üçte biri yatırımlarını azaltmak isterken sanayide bu rakam yüzde 40’a kadar çıkıyor.

Wansleben: Kalıcı bir yapısal krizle de karşı karşıyayız

Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Genel Müdürü Martin Wansleben, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Almanya’da sadece ekonomik bir krizle değil, aynı zamanda kalıcı bir yapısal krizle de karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Almanya’da “çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve çok yüksek maliyet” olduğunu anlatan Wansleben, “Alman ekonomisi sıkışmış durumda. Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalıyor” dedi.

Wansleben, Alman şirketlerin işlerin daha da kötüye gidebileceği endişesi taşıdıklarını aktararak, gelecek yıl için de sadece sıfır büyüme beklediklerini dile getirdi. Martin Wansleben, “2025 yılına ilişkin rakamlarımız iyimser olmamıza izin vermiyor. Aksine, bazı yerlerde şirketlerden gelen geri bildirimler işlerin daha da kötüye gidebileceğine dair endişeleri artırıyor. Bu, gayrisafi yurtiçi hasılada reel büyümenin olmadığı üst üste üçüncü yıl olacak” dedi.

Yaz başındaki zayıf beklentilerin artık “iş dünyasının gerçekliği haline geldiğini” bildiren Wansleben, şunları kaydetti:

“Ekonomide bir toparlanma umudu ya da orta ve uzun vadede enerji fiyatlarının düşmesi veya gelirlerin artması gibi bir ekonomi politikası atılımı bu beklentileri aydınlatmıyor. Almanya’nın Avrupa için ekonomik bir yük haline gelmesinden ve artık ekonomik itici güç rolünü yerine getirememesinden büyük endişe duyuyoruz. Gerçek bir yapısal kriz yaşıyoruz. Yüksek enerji ve personel maliyetleri, aşırı bürokrasi ve vergi yükünün yanı sıra jeopolitik belirsizlikler ve yurtiçi ve yurtdışından gelen talepte bir çöküş söz konusu.”

2023’te yüzde 0,3 küçülen ekonomi, 2002 ve 2003’te yalnızca iki yıl art arda küçülmüştü.

Alman ekonomisi yeniden resesyona girme riskiyle karşı karşıya

Almanya, 10 yıllık ekonomik büyümenin ardından salgının ilk yılı olan 2020’de, 2009’dan beri ilk kez resesyon yaşamıştı.

Ifo, 5 Eylül’de, ülkenin 2024 ve gelecek yıla ilişkin büyüme tahminini, zayıf yatırım ve sipariş durumu nedeniyle yüzde 0,4’ten sıfıra düşürmüştü.

Uluslararası Para Fonu (IMF) da 22 Ekim’de Almanya’nın bu yıl için büyüme beklentisini yüzde 0,2’den sıfıra indirmişti.

Alman ekonomisi geçen yıl da alışılmışın dışında yüksek düzeydeki enflasyonun satın alma gücünü etkilemesi, yüksek enerji fiyatları, düşen yatırımlar, zayıf dış talep ve faiz oranlarının yüksekliği gibi nedenlerle bir önceki yıla göre yüzde 0,3 daralmıştı.

Ülke G7 ülkeleri içinde küçülen tek ülke olmuştu. Almanya, bu yıl da küçülürse, 2023’te olduğu gibi G7 ekonomileri arasında daralan tek ülke olacak.

Alman hükümeti “Büyüme Girişimi-Almanya için Yeni Ekonomik Dinamikler” adı verilen bir büyüme paketi ile ekonomiyi canlandırmayı hedefliyor.

Paket, rekabetçiliğin güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması, daha iyi çalışma teşvikleri, güçlü bir ekonomi için etkin bir finans merkezi ve yarının ekonomisi için verimli enerji piyasası gibi beş alanda 49 önlem içeriyor.

Ülkenin üçüncü çeyreğe ilişkin GSYH verileri 30 Ekim’de açıklanacak.

 Prizmabet, online bahis ve oyun sektöründe önemli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Mobil uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.

Reuters:  Beijing iktisat siyasetinde radikal değişikliğe gidiyor

Çinli liderler Salı günü, bu yılın ekonomik büyüme gayesine ulaşmak için gereken teşvik tedbirlerinin, altyapı projelerine değil,  tüketicilere yönelik olacağının sinyalini verdi. Dünyanın en büyük ikinci iktisadı, ikinci çeyrekte büyüme savlarını tutturamadı. Perakende satışlar ve ithalatın sanayi üretim, ve ihracatın kıymetli ölçüde altında performans göstermesiyle deflasyonist baskılarla karşı karşıya kaldı.

İktidardaki Komünist Partinin üst düzey karar alma organı olan Politbüro, Temmuz ayındaki toplantısının sonunda, yıl için yaklaşık %5’lik bir ekonomik büyüme gayesine ulaşmak için 2024’ün geri kalanında “döngü aksisi ayarlamalar” yapma sözü verdi. Resmi haber ajansı Xinhua, “Toplantıda iç talebi artırmak için tüketimi artırmaya odaklanmanın gerekli olduğu vurgulandı.” dedi. Politbüro, yeni teşvik siyasetlerinin hane halkı gelirini “birden fazla kanal yoluyla” artırması ve düşük ve orta gelirli kümelerin harcama yapma “yetenek ve istekliliğini” artırması gerektiğini söyledi. Yaşlılar ve çocukların refahını artıracak önlemlerin alınması ve “yoğun ve sağlam bir toplumsal güvenlik ağı oluşturulması” davetinde bulunuldu.

Beklendiği üzere, toplantı sonrası somut bir adım açıklanmadı, ama liderlik “bir dizi varolan siyaset önlemini daha hızla hayata geçirme” kelamı verdi. Gelirlere ve toplumsal refaha atıfta bulunurken, uzun süredir Çin’in ekonomik modelinin büyük ölçüde yatırıma dayandığını ve son 15 yılda büyümeden çok daha fazla borç ürettiğini savunan birtakım ekonomistlerin savunduğu önlemleri zımnen kabul etmiş oldu.

Uzmanlar, Beijing’in üretim-tüketim dengesizliğini gidermek için kamu kısmından hane halklarına kaynak aktarmasını öneriyorlar: Bu tedbirin Çin’i Japonya’da görüldüğü üzere onlarca yıl sürecek bir düşük büyüme ve periyodik deflasyon dönemine sürüklenmekten sakınacağını söylüyorlar. Analistler, Politbüro’nun son raporunun hane halkı tüketimine öncekilere göre daha fazla atıf içerdiğini lakin bunun ekonomiyi tekrar dengelemek için yapısal bir değişime yönelik yeni gündem työnünde kâfi işaret vermediğini söyledi.

Toplantının özeti, Başkan Xi Jinping’in geçen yıl icat ettiği, bilimsel araştırma ve teknolojik iyileştirmeler öngören bir terim olan “yeni üretici güçlerin”  önceliklendirilmesine  hala bedelli bir yer verdi. Analistler, bunun Beijing’in arz istikametli önceliklerini koruduğu tarafındaki iletisi olduğunu belirtti.

Capital Economics’in Çin ekonomi birimi başkanı Julian Evans-Pritchard, “Toplantı, siyaset yapıcıların hane halkı refahına daha fazla odaklanması istikametinde davette bulundu.” dedi. “Bu kağıt üzerinde umut verici görünüyor.” “Ancak rastgele bir ayrıntının olmayışı, bunun pratikte neleri gerektireceğinin belgisiz olduğu manasına geliyor. Ve genel olarak bildiri, siyasetin öncelikli odağının ekonomik güvenlik ve yüksek teknoloji kısımlarında yeni üretici güçlerin yetiştirilmesi üzerinde kaldığını öne sürüyor.”

Beijing, Temmuz ayındaki politbüro toplantısını uzun vadeli gayelerin tartışıldığı bir forum olarak değil, yılın geri kalanına ilişkin iktisat siyasetlerini yeniden ayarlamak için kullanıyor. 15-18 Temmuz’da yaklaşık on yılda iki sefer gerçekleştirilen farklı bir Parti toplantısı, yapısal değişimlerden fazla siyaset sürekliliğine işaret etti.

Yuan ve Çin hisse senetleri  ve tahvilleri duyurunun ardından çok az değişti.

ZAYIF TALEPE DEVA ARANIYOR

Çinli yetkililer ekonomiyi üç yıl süren Kovid-19 kısıtlamalarından kurtardıktan sonra, sanayi kısmını teşvik etmenin iş piyasasını istikrara kavuşturacağını ve daha yüksek fiyatlar ve tüketime yol açacağını ummuştu. Bunun yerine, hızla genişleyen endüstriyel kapasitenin fiyat savaşlarına ve maliyetleri düşüren bir yarışa yol açması, fiyatları düşük tutması, iş güvenliğini azaltması ve tüketiciler ortasında emlak kısmındaki gerilemenin yol açtığı acıyı daha da artırması oldu.

Pinpoint Asset Management baş ekonomisti Zhiwei Zhang, “Hükümet iç talebin zayıf olduğunun farkında” dedi. Yetkililer son haftalarda daha destekleyici bir siyaset duruşuna geçiş sinyali verdi.

Çin merkez bankası geçen hafta çeşitli siyaset faiz oranlarını iki sefer düşürerek piyasaları şaşırttı; devlet bu yılki ultra uzun vade (100 yıl) tahvil ihracından elde edilen fonların bir kısmının tüketim malları takas planını desteklemeye kaydırılacağını söyledi. (Eski eşyanı getir, teşvik al).

Krizden etkilenen emlak kısmıyla ilgili olarak Politbüro, Çin’in tamamlanmamış projelerin teslimini desteklemeye ve satılmayan daireleri uygun fiyatlı konutlara dönüştürmeye devam edeceğini söyleyerek mevcut siyaset niyetlerini yineledi. Tıpkı vakitte “proaktif” bir maliye siyaseti ve “ihtiyatlı” bir nakdî çerçeveye yönelik planları da tekrar doğruladı.

Kaynak:  Chinese leaders pledge to tilt stimulus towards consumers