Kazanmanın Keyfini Çıkar! Hemen Tıkla, Şansa Kapı Aç!

Yanlış bilgiyle mücadele eden doğrulama platformu, 2024’ü “derinleşme” yılı ilan etti

Dijitalleşme, bilgiye erişimi demokratikleştirdiği kadar yanlış bilgilerin de hızla yayılmasına yol açarken küresel nüfusun yüzde 68’i yanlış bilgi sorunundan endişe duyduğunu bildiriyor. Yanlış bilgiyle mücadelesinde sekiz yıllık karnesini açıklayan doğrulama platformu Teyit ise eleştirel düşünce ve hakikat için hayata geçirdiği projelerini paylaştı.

Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı ve tek tıkla dünyanın diğer ucuna ulaşabildiğimiz dijital çağda bilgi kirliliği hiç olmadığı kadar görünür hale geldi. Özellikle sosyal medya platformları, bilgiye erişimi demokratikleştirdiği kadar, yanlış bilgilerin de hızla yayılmasına yol açıyor. Tam da bu nedenle küresel nüfusun yüzde 68’i yanlış bilgi probleminden endişe duyduğunu bildiriyor. İnternetteki yanlış bilgi sorununa karşı sekiz yıl önce harekete geçen doğrulama platformu Teyit ise yıldönümünü kutlarken, eleştirel dijital okuryazarlığı artırmak için hayata geçirdiği çalışmalarını paylaştı.

“Yanlış bilgi havuzuna karşı çok katmanlı bir mücadele benimsedik”

Bilgi düzensizliği ve yanlış bilgi sorununa karşı sekiz yıldır çok katmanlı bir mücadele sergilediklerini açıklayan Teyit Direktörü Emre İlkan Saklıca, “Sosyal medyanın da etkisiyle birlikte sağlık, siyaset, ekonomi gibi birçok alanda yanlış bilgilerin yaygınlaşması hızlandı. Bu bilgiler, insanların çeşitli konulara dair kararlarını olumsuz yönde etkilerken, toplumun da gerçeklik algısını önemli derecede bozuyor. Teyit olarak biz de sekizinci yılımızı kutlarken, 2024’te bilgi düzensizliğiyle mücadelede derinleşmeye odaklandık. Deneyimleriyle güçlenen ekibimiz; birey, topluluk ve sistem düzeyindeki müdahaleleriyle eleştirel düşünmeyi ortak bir değer haline getirmeye çalışıyor. Önümüzdeki dönemde de toplumun her kesimini kapsayan, bilgi düzensizliği sorununun çözümüne katkıda bulunan ve en önemlisi takipçilerimizin şüphe kasını güçlendirmeyi hedefleyen çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

“Sekiz yılda 25 projeye imza attık, eğitimlerimizle 10 bini aşkın kişiye ulaştık”

Bu yıl derinleşen çabalarının başarısını Global Fact’ten aldıkları En Yüksek Etki Ödülü ile taçlandırdıklarını belirten Emre İlkan Saklıca, sekiz yıllık çalışmalarını şu sözlerle özetledi:

“Geçtiğimiz sekiz yılda 5 binden fazla Türkçe analiz yayınladık. 25 projeye imza attık. Düzenlediğimiz 200’den fazla eğitim ve atölyelerle 10 binden fazla kişiye ulaştık. Bilgi düzensizliği sorunlarına eleştirel yaklaşımlarda bulunan teyitpedia yazılarımız ile devletlere, platformlara, haber merkezlerine, eğitim kurumlarına yani içinde bulunduğumuz sistemin tüm paydaşlarına sayısız çözüm önerisi sunduk.”

“Kurumlara yönelik yaptığımız çalışmaları Teyit Medya çatısı altında topladık”

Haber merkezlerinin yanlış bilgiye maruz kalmaması için onları güçlendiren modüller ve eğitimleri daha rafine hale getirdiklerini aktaran Teyit Direktörü Emre İlkan Saklıca, “Şirketlerin dezenformasyondan görebilecekleri zararları en aza indirecek planlar yaptık, şirket çalışanlarını yanlış bilgiye karşı güçlendirmek için çeşitli iş modelleri geliştirdik. Kurumlara yönelik yaptığımız çalışmaların tamamını Teyit Medya (teyit.media) çatısı altında toplayarak paydaşlarla buluşturduk” diyerek değerlendirmelerine şunları ekledi:

“İnovasyon kültürümüz ile ortaya koyduğumuz bu tabloya her geçen yıl yenilikler eklemeye devam ettik. Bu yıl, #teyitpedia kategorimizde bilgi düzensizliğinin nedenlerini çözümlemek ve dünyadaki gelişmeleri anlayabilmek için çıkan yazılarımızın sayısını ve niteliğini artırdık. Gelecek dönemde de güçlenen editoryal kadromuzla eğitim programları ve sistem düzeyinde yapılan çalışmalarla eleştirel dijital okuryazarlığı yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.”

“Uzmanlığımızı ve deneyimimizi birey ve gruplara ulaştırmaya devam edeceğiz”

Emre İlkan Saklıca, “Teyit.org olarak, kurulduğumuz günden bu yana, yanlış bilgiyle mücadelede kendimizi hep yeniledik. Değişimin parçası olurken, gelişimi hep önceliğimiz haline getirdik. Eleştirel dijital okuryazarlık becerilerine odaklanan faaliyetlerdeki uzmanlığımızı ve deneyimimizi yaratıcı eğitim içerikleri aracılığıyla internet kullanıcılarına, çeşitli projeler ve eğitimler aracılığıyla ise bireylere ve gruplara ulaştırmayı sürdüreceğiz” dedi.

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki saldırılarında 11 bin 852 öğrenci hayatını kaybetti

AA

İsrail’in 1 yılı aşkın süredir abluka altındaki Gazze’ye saldırılarında, gençlerin gelecekleri de yıkılan binaların altında kaldı.

Filistin Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in bir yıldan fazla süredir Gazze ve Batı Şeria’da sürdürdüğü saldırıların eğitim ve öğrenciler üzerindeki etkililerine ilişkin bilgi verildi.

11 BİN 852 FİLİSTİNLİ ÖĞRENCİ YAŞAMINI YİTİRDİ

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde devam eden saldırılarında 11 bin 738 öğrencinin öldüğü, 18 bin 365 öğrencinin yaralandığı aktarılan açıklamada, Batı Şeria’daki İsrail saldırılarında da 114 Filistinli öğrencinin hayatını kaybettiği, 594’ünün yaralandığı ifade edildi.

İsrail’in Batı Şeria’da ayrıca 450 Filistinli öğrenciyi de gözaltına aldığı aktarılan açıklamada, eğitim çalışanlarından da 560 kişinin bu süre zarfında İsrail saldırılarında öldüğü kaydedildi.

EĞİTİMLERİNE DEVAM EDEMİYORLAR

İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle Gazze Şeridi’nde 788 bin öğrencinin 7 Ekim 2023’ten bu yana eğitime devam edemediği bilgisinin paylaşıldığı açıklamada, eğitimlerinden mahrum kalan Filistinli öğrencilerin çoğunun psikolojik ve sağlık sorunları yaşadığı belirtildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 61 Filistinli öldü, 101 bin 223 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)

İstanbul Eğitim Konferansı’nda 21. yüzyıl becerileri ve Türkiye’de eğitimin geleceği tartışıldı

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Eğitim Konferansı, 21. yüzyıl becerileri ve beceri temelli yeni müfredat modeli ekseninde eğitim dünyasının en önemli gündem maddelerini tartışmaya açtı. Türkiye’nin eğitim geleceği üzerine yapılan bu kapsamlı değerlendirme; eğitimcileri, araştırmacıları, politika yapıcıları ve uluslararası eğitim uzmanlarını bir araya getirdi.

İLKE Vakfı Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) tarafından organize edilen konferans, 28 Eylül 2024 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Türkiye’nin eğitim sisteminde dönüşümü sağlayacak ve gelecek kuşakları hayatlarının her alanlarında destekleyecek 21. yüzyıl becerilerinin önemi konferansın ana vurgusu oldu.

Konferansın açılış konuşmalarını İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Sait Öner, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cihad Demirli ve Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan yaptı.

Talim ve Terbiye Kurulu başkanı Prof. Dr. Cihad Demirli, müfredat güncellemeleri ve materyal hazırlıklarına ilişkin, 21. Yüzyıl becerileriyle değerlerin harmanlandığı bir yaklaşım benimsendiğini ifade etti.

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin yapılandırılma aşamaları ve modelin özgün yönleri üzerinde durdu. Modelde bütüncül bir yaklaşımın benimsendiğini, fiziksel, bilişsel, ahlaki ve duyuşsal gelişim olmak üzere bütün gelişim yönleriyle ele alındığını belirtti.

Açılışın ardından, OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü Andreas Schleicher, UNICEF Beceriler Eğitimi Uzmanı Bassem Nasir, MEB Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Taşpınar, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Öztürk ve İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Aşlamacı, beceri temelli eğitimi hem dünya genelinde hem de Türkiye bağlamında derinlemesine değerlendirdi.

Program, İLKE Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş’un kapanış konuşmasıyla son buldu.

Eğitim sistemleri, yaşam becerileri ile kapsamlı bir dönüşüm yaşamalı

Konferansın ilk oturumu, Bassem Nasir’in “Yaşam Becerileri Yoluyla Eğitimi Dönüştürmek: Hümanist Bir Yaklaşım” başlıklı konuşmasıyla başladı. UNICEF Eğitim Uzmanı Nasir, yaşam becerilerinin 21. yüzyıl eğitiminde kritik bir rol oynadığını vurgularken bu becerilerin politika yapıcılar, program tasarımcıları ve eğitimcilere rehberlik edecek kapsamlı bir çerçevesini sundu. Çocukların ve gençlerin değişen iş piyasaları, teknoloji, göç ve krizlere hazırlıklı olabilmesi için eğitim sistemlerinin kapsamlı bir şekilde dönüştürülmesi gerektiğini belirtti. Nasir, yaşam becerilerinin, esnek ve uyum sağlayabilen bireyler yetiştirmede anahtar olduğunu ifade ederken, yaşam becerilerinin sistematik olarak geliştirilmesinin, çocukların kişisel, akademik ve sosyal zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olacağını vurguladı.

Bir diğer konuşmacı Doç. Dr. Mustafa Öztürk, “21. Yüzyıl Becerilerinin Öğrenme Alanları ve Ölçme Süreçleri Üzerindeki Dönüştürücü Etkisi” başlıklı sunumunda, 21. yüzyıl becerilerinin eğitimdeki ölçme ve değerlendirme süreçlerini nasıl dönüştürdüğünü ele aldı. Öztürk, değişen beceri setlerinin, öğrenme çıktılarını ve PISA gibi uluslararası değerlendirmelerdeki başarıyı doğrudan etkilediğini belirtti. Türkiye’nin yeni öğretim programlarının bu becerilere nasıl entegre edildiği ve PISA performansına olası etkileri üzerinde durdu.

OECD Eğitim ve Beceriler direktörü Andreas Schleicher, “Beceri Temelli Öğrenmeye Dair Farklı Modeller ve Dünyadan Örnekler” konuşmasında, günümüz eğitim sistemlerinin gençleri geleceğe nasıl hazırlaması gerektiğine dair önemli bulgular paylaştı. Schleicher, gelecekte insanların sadece bilgiye sahip olmasının yetmeyeceğini, asıl önemli olanın bu bilgiyi nasıl uyguladıkları olacağını belirtti. PISA değerlendirmelerine atıfta bulunarak, bilginin ezberlenmesinden ziyade bilimsel araştırma ve problem çözme becerilerinin önemini vurguladı. Türkiye’deki eğitim sistemi üzerine de değerlendirmelerde bulunan Schleicher, “Türkiye’de öğrenciler akademik olarak başarılı olabilirler, ancak mutluluk ve kimlik hissi konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Bu, 21. yüzyılın eğitim sistemlerinde temel unsurlar arasında yer almalı” diye konuştu.

Yükseköğretim, 21. yüzyılın değişen işgücü becerilerine uyum sağlamalı

Oturumda ayrıca Prof. Dr. Orhan Uzun, “Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi ve 21. Yüzyıl Becerileri Kapsamında Eğitim-İstihdam İlişkisini Yeniden Düşünmek” başlıklı sunumunda, yükseköğretim programlarının 21. yüzyıl becerileri ile nasıl uyumlu hale getirildiğini tartıştı. Orhan Uzun, eğitim ve istihdam arasındaki ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi gerektiğini vurgularken, iş dünyasında değişen beceri taleplerine nasıl yanıt verilmesi gerektiği konusunu ele aldı.

Prof. Dr. Mehmet Taşpınar, Türkiye’nin 21. yüzyıl becerilerini temel alarak geliştirdiği “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni tanıttı. Taşpınar, bu modelin, dünya genelindeki diğer beceri temelli eğitim modellerinden farklarını detaylı bir şekilde açıklarken, Türkiye’nin özgün bir öğretim programı oluşturduğunu vurguladı. Bu yeni modelin, öğrencilerin sosyal-duygusal öğrenme, okuryazarlık ve mesleki becerilerini geliştirerek 21. yüzyılın gereksinimlerine uyum sağlamayı hedeflediğini belirtti.

21. Yüzyıl becerileri: Eğitimde ihtiyaçlara cevap mı, yoksa ideolojik bir yönlendirme mi?

Prof. Dr. İbrahim Aşlamacı, “21. Yüzyıl Becerileri Odaklı Eğitim Anlayışı ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline Yansıması: Eleştirel Bakış” başlıklı sunumunda, 21. yüzyıl becerileri odaklı eğitim anlayışının teorik arka planını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirdi. Türkiye’nin eğitim reformlarına uyum sağlama çabalarının özgün eğitim ihtiyaçları ile ne kadar örtüştüğünü sorgulayan Aşlamacı, modelin olanakları ve sınırlılıkları üzerine derinlemesine bir tartışma sundu.

IV. İstanbul Eğitim Konferansı, eğitimde beceri temelli yaklaşımların dünya ve Türkiye ölçeğinde nasıl uygulanabileceğine dair önemli tartışmalara sahne oldu. Konuşmacılar, 21. yüzyıl becerilerinin eğitim sistemlerine entegrasyonunun yalnızca akademik değil, sosyal ve ekonomik başarı için de kritik olduğunu vurguladı.

Apsiyon Uzman Belgesi’ne sahip profesyoneller kahvaltıda buluştu!

Tesis Yönetim Sektörü’nde tüm çalışanların profesyonelleşmesini ve mesleki yeterliliklerini geliştirmeyi hedefleyen Apsiyon Uzman Kulübü kuruldu. Apsiyon Uzman Kulübü’ne üye olan apartman, site, rezidans gibi toplu yaşam alanı yönetimindeki profesyoneller, PORTAXE’te bir araya geldi.

Apsiyon Uzman Belgesi’ne sahip profesyoneller, PORTAXE’te bir araya geldi. Apsiyon Profesyonelleri Okulu bünyesinde verilen eğitimlerle Apsiyon Yazılımı konusunda yetkinlik kazanan ve bu yetkinliklerini C sınıfı, B sınıfı ve A sınıfı Apsiyon Uzman Belgeleri ile belgelendiren; apartman, site, tesis gibi yaşam alanlarının yöneticileri, müdürleri, muhasebe, finans, halkla ilişkiler ve ön büro çalışanları Boğaz’a nazır bir kahvaltıyla unutulmaz bir gün yaşadı. Apsiyon Uzmanları’na özel bu etkinlikte, kahvaltı ve müzik eşliğinde sektöre dair keyifli sohbetler gerçekleştirildi. Tüm katılımcılar bu seçkin etkinliğe Apsiyon Uzman Belgesi ile ücretsiz olarak giriş yaptı.

Apsiyon CEO’su Kudret TÜRK’ün açılış konuşması ile başlayan organizasyon, Apsiyon Satış ve Pazarlama Direktörü Ersin KAZANÇ’ın, Apsiyon Akademi Direktörü Y. Müh. Ozan ÖZEN’in, Apsiyon Akademi Eğitim Takım Lideri / Apsiyon Profesyonelleri Okulu Müdürü Burak Erdi GÖZEL’in, Apsiyon Eğitim Uzmanı / Apsiyon Uzman Kulübü Başkanı Enes Yasin ARAL’ın ve Apsiyon Eğitim Uzmanı Mehmet EROL ÖCAL’ın konuşmalarıyla devam etti. Katılımcılarla
Apsiyon’un ürünleri ve çözümleri hakkında kısa bilgiler paylaşıldı. Cem Su Sayaçları Teknik Satış Yöneticisi Muhammet Ali ÖZGENÇ ve Polisan Holding çalışanları da bu etkinlikte bizimleydi.

Etkinlik sonunda tüm katılımcılara çeşitli hediyeler takdim edildi. 10 şanslı katılımcı ise yapılan çekiliş sonucunda tablet, kulaklık, akıllı saat ve hediye çeki kazandı.

Apsiyon CEO’su Kudret TÜRK açılış konuşmasında; “2016 yılından bu yana bina, site ve tesis
yönetimi sektörünün gelişimi için eğitim – belgelendirme çalışmalarına devam eden, sektörel sivil toplum kuruluşlarına kuruluş aşamalarından başlayarak destek veren, e-Devlet Kayıtlı Site ve partman Yöneticiliği Sertifika Eğitim Programı, Mesleki Yeterlilik Kurumuna bağlı kuruluşlar ile iş ortaklığı kapsamında 18UY0354-6 – Tesis Yöneticisi – Seviye 6 Mesleki Yeterlilik Belgesi sınav ve belgelendirme organizasyonu, kullanıcıların bilgi, beceri ve yetkinliklerini ölçümleyen C-B-A seviyelerinde Apsiyon Uzman Belgesi sınav ve belgelendirme çalışmalarını gerçekleştiren Apsiyon’un sektörün gelişimi için Apsiyon Uzman Kulübü’nü hayata geçirdiğini” ifade etti.

Kudret TÜRK sözlerine “böylece sektörde yönetimler ve profesyonel şirketler tarafından en çok aranan Apsiyon kullanıcılarının; bilgi ve deneyimleri ile adeta bir ekip olarak apartman, site ve tesis yönetimi alanında güven veren uzmanlar olarak Apsiyon Uzman Kulübü‘nde bir araya gelerek binlerce kişilik bir aile oluşturacaklarını” belirterek devam etti. Apsiyon CEO’su sözlerini “Apsiyon Uzman Kulübü ile Apsiyon Uzman Belgesi’ne sahip Apsiyon kullanan profesyoneller; kariyer ve gelişimlerine faydalı olacak ücretsiz eğitim ve çok özel etkinliklerde bir araya gelerek network yapabilecek ve profesyonel yardımlaşma imkânı ile birbirlerine destek olabilecekler.” diyerek tamamladı.

Apsiyon Profesyonelleri Okulu, bir eğitim programı olmasının ötesinde Türkiye’de lider Site Yönetim Yazılımı kullanıcıları için meslek edindirmeye yönelik altyapısı sayesinde uzmanlık kazandıran bir kullanım amacı taşıyor. Her seviye kullanımını belgeleyen içerikleri ve sınav yapısı ile işveren ve Apsiyon kullanıcısının ihtiyaçlarına uygun sınav ve belgelendirme süreci sunuyor. Böylece işverenler kendi ihtiyaçlarına uygun nitelik ve seviyedeki Apsiyon kullanıcılarını kolayca belirleyebiliyor.

Apsiyon Uzman Kulübü, Apsiyon Uzman Belgesi sahibi olan Apsiyon kullanıcıları için oluşturulan yepyeni bir kulüptür. Bu kulüp, Apsiyon kullanan profesyonellerin belirli dönemlerde bir araya gelerek iletişim kurmasını, yardımlaşmasını, yönetim süreçlerinde birbirlerinden destek almasını sağlamak için kuruldu. Kulüp üyeleri, çok özel etkinlik ve eğitimlerde buluşmaya devam edecek.

Apsiyon Uzman Belgesi sahibi olan her Apsiyon kullanıcısı, Apsiyon Uzman Kulübü’ne ücretsiz şekilde katılabilecek. Apsiyon Uzman Kulübü rozet ve üye kartlarında kulübün mottosu olan bilgi- beceri-deneyim-ekip-güven-uzman kelimeleri bulunmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Tekin: Etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedefliyoruz

Avrasya Bir Vakfı’nda düzenlenen Cumartesi Konferansları’na katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sunum eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığının çalışmalarını anlattı.

Türkiye’de 1 milyon 200 bine yakın öğretmen olduğunu, bunların yaklaşık 18 milyon civarında öğrenciye hizmet verdiğini belirten Tekin, bunun büyük bir rakam olduğunu, aileler ve yakınlar düşünüldüğünde 85 milyon vatandaşın tamamının eğitimle ilgili haberleri ve gelişmeleri yakın takip ettiğini söyledi.

Tekin, görevdeki öğretmenlerin yaklaşık 800 bininin son 22 yılda atananlar olduğunu dile getirerek, “Bu yüzde 80’e yakın bir rakam yapıyor. Aynı şekilde yapılan dersliklerin sayısı yine bu 22 yılda 2 katından daha fazla artmış durumda. Aynı şekilde güçlendirme yapılan, yıkımı yapılan derslikleri de hesaba kattığımızda bu sayı yaklaşık 3 kata kadar, bu rakamın içerisinde özeller de var, çıkmış oluyor” diye konuştu.

Yurt dışında ve yurt içindeki birçok akademik toplantıya katıldıklarını anlatan Tekin, öğretmenlerle de konuşarak Türkiye’deki müfredatla ilgili eleştirileri topladıklarını aktardı.

Uluslararası raporlarda iki ana eleştiri olduğunu belirten Tekin, şöyle devam etti:

Diyorlar ki, birincisi, ‘Sizin müfredatınız 1980, 1990 yıllarında dünyada yaygın olarak yaygın olarak kullanılan ve bilgiye erişmede sıkıntı yaşayan çocuklara tek bilgi kaynağı okuldaki dersler ve ders kitapları. Siz hala aynı mantıkla devam ediyorsunuz. Eğitim sisteminizi bu açıdan revize etmeniz gerekiyor.’ Bu Türkiye ile ilgili raporların hemen hemen hepsinde var. Diyorlar ki, ‘Dünyada eğitim öğretim sistematiği bilgi vermek değil. Bilgiyi beceriye dönüştürmek üzerine odaklandı. Bu mantık artık terk edildi.’ İkinci eleştiri ise ‘Siz zorunlu eğitim çağını, yani bu 18 yaşına kadar muhatap olduğumuz kitleye sanki hayatın ilerleyen kısımlarında hiç eğitim öğretim alma seçeneği yokmuş gibi her şeyi burada vermeye çalışıyorsunuz.’ Bilgi vermeye odaklandığımız, beceriye dönüştürmeyi düşünmediğimiz için çocuklara sadece ezber bilgileri veriyoruz. Sonra unutuyor, ne işe yaradığını bilmiyor. Eğitim sistemimiz işlevsiz hale geliyor. Gereğinden fazla bilgi vermeye çalışıyoruz çocuğumuza. Bunu yaptığımız zaman çocuk başarısız oluyor, pedagojik anlamda. Öğretmen de ‘Yetiştiremiyoruz bu müfredatı.’ diyor. Öğretmen başarısız. Müfredat yetişmediği için okul başarısız, eğitim sistemi başarısız. Peki niye kendimize bu işkenceyi yapıyoruz?

Tekin, müfredatın revize edilmesi gerektiğine dair ellerinde çokça akademik çalışma biriktiğini vurgulayarak, çalışma yapmaya başladıklarını anlattı.

‘Etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedefliyoruz’

Vatandaşın eğitim sisteminden beklentisinin Güney Kore’de, Fransa’da ve Singapur’daki bir vatandaşın beklentisinden farklı olduğunu dile getiren Tekin, şöyle konuştu:

Bizim yaptığımız üçüncü şey müfredatla ilgili. Kendi milli manevi değerlerimizi, ülkeyi, toplumu, milleti bir arada tutacak temel asgari müştereklerdeki temel değerlerimizin müfredatın içerisine yedirilmesini arzu ettik. Bu anlamdaki verilerden beslenen hem de kendi değerlerimizi yansıtan, kendimize özgü bir model oldu ve adına da Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli dedik. Öğrenci profili tanımlaması yaptık. Dedik ki, nasıl bir öğrenci istiyoruz? Yetkin ve erdemli insanı önceleyen bir öğrenci profili. Beceri odaklı ve becerileri tetikleyici bir eğitim sistematiği. Gündelik hayatla bağlantı kurma, sadeleştirilmiş içerik, her bir çocuğun farklı bir birey olduğu mantığından hareketle farklılaştırılmış bir eğitim öğretim süreci inşa etmeye çalıştık.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, müfredatı yüzde 35 oranında sadeleştirdiklerini aktararak, ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyiyi, doğruyu, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş, eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran, medeniyete uyum sağlayan değil etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedeflediklerini kaydetti.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli‘nin temelinde insan olduğunu vurgulayan Tekin, şunları dile getirdi:

Hedefimiz iyi insan yetiştirmek. İnsanı zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bir bütün olarak ele aldık. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle toplumu ve ülkesini imar eden şahsiyetler yetiştirmeyi ahlaki bir sorumluluk olarak, Bakanlık olarak üstümüze aldık. Milli ve manevi değerlerimizi yücelten, koruyan, insani değerleri kucaklayan nesiller yetişmesini istedik. En sonunda da medeniyetimizin üzerine inşa edildiği temel kavramlar olan aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi nesiller yetiştirmek için madde, mana, akıl, duygu, nefis, vicdan, insan toplum ve zaman mekan dengesini gözeten bir program oluşturmaya çaba sarf ettik.

MHK Ekim Ayı Eğitim Çalışmalarının Birinci Günü Gerçekleştirildi

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Merkez Hakem Kurulu (MHK), 11-13 Ekim 2024 tarihleri ortasında organize edilen Ekim ayı Hakem Seminerinin birinci gününü Üst Klasman Hakemleri (ÜKH) ve VAR takımı ile MHK uyumu ve TFF/ UEFA profesyonelleri idaresiyle, TFF Riva Tesisleri’nde Hakem İşleri Koordinatörlüğü tertibi ile gerçekleştirdi.

MHK Lideri Dr. Ferhat Gündoğdu ve MHK üyeleri, Hakem Gelişim Yöneticisi Dr. Vitor Melo Pereira, Hakem Fitnes Danışmanı Prof. Dr. Werner Helsen, Hakem ve Eğitim Danışmanı Alan Snoddy, VAR Danışmanı Joao Capela, Ulusal Eğitimcimiz ve Hakem Atletik Performans Departmanı tam takım olarak eğitim çalışmalarında yer almıştır.

Seminerin birinci gününde alana kurulan ekranlar vasıtasıyla, UEFA tarafından yeni uygulanan çağdaş saha çalışması olan, ağır fizikî aktivite sonrası karar verebilme çalışmaları Werner Helsen ve Atletik Performans Departmanı tarafından MHK ve Vitor Melo Pereira nezaretinde hakemlerimize uygulanmıştır.

MHK Hakem Gelişim Programları sürdürülebilirliği çerçevesindeki eğitim çalışmaları ise; İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hakkı Aktaş’ın ve Dr. Ayşe Dikmen’in eğitimci olarak katılması ile akşam seansında düzenlenmiştir.

Seminerin ikinci ve üçüncü gününde; MHK, Vitor Melo Pereira, Alan Snoddy ve Joao Capela’nın birlikte seçtiği Trendyol Süper Lig ve Trendyol Birinci Ligimizin aktüel kliplerinden oluşan farklı bahis başlıklarındaki sunumlar ile geri bildirimleri gerçekleştirilecektir.

Kurumsal Beslenme: Çalışan Verimliliği ve Sağlık Üzerindeki Etkileri

Günümüzün iş dünyasındaki verimliliği ve çalışan hacminin artması, kurumların en düzenli hedeflerinden biri haline gelmiş durumda. Bu hedefe ulaşmanın önemli yollarından biri de insanların sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmalarını sağlamaktır. Kurumsal beslenme, çalışanların düzenli ve sağlıklı beslenmesinin desteklenmesini amaçlayan bir yaklaşımdır. Hem çalışan sağlığına hem de iş performansına önemli katkılar sunar. Bu yazıda, kurumsal eğitimin ne olduğu, neden önemli olduğunu ve nasıl uygulanabileceği konusunda bilgi akışı sağlayacağız.

Kurumsal Beslenme Nedir?

Kurumsal eğitim, işyerlerinde çalışanlara sağlıklı eğitim yeteneklerini kazandırmayı amaçlayan programlar ve uygulamaları kapsar. Bu yetenek, girişimcilere yaratıcı programlar sunar, sağlıklı yiyecekler sağlar ve çalışanların eğitimi konusunda bilinçlendirme faaliyetlerini düzenler. Kurumsal beslenme programları, sadece yemek servisi sunmakla kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığı kazanmalarına yönelik stratejiler de geliştirir.

Kurumsal Beslenme Programları Nasıl Uygulanır?

1. Sağlıklı Yemek Seçenekleri Sunmak

İş yerlerinde sunulan yemeklerin düzenli ve üretici olmaya özen gösterdiğini görmek, kurumsal beslenmenin temel taşlarından biridir. Menüler, sebze, meyveler, kuru baklagiller, protein açısından zengin besinler ve sağlıklı yağlar içermelidir. Ayrıca, vegan veya bitkisel gibi seçeneklerin de kullanıcılara çeşitli diyet tercihleri ​​sunması açısından önemlidir.

2. Atıştırmalık Alternatiflerini Sağlıklı Hale Getirmek

Şirket mutfaklarında bulunanların sağlıklı seçeneklerle değiştirilmesi, çalışanların sağlıksız beslenmelerini engellemeye yardımcı olur. Şekerli, işlenmiş yiyecekler yerine kuruyemiş, yoğurt, meyve gibi seçenekler sunmak, insanların enerji düzeylerini dengede tutmaktadır.

3. Eğitim ve Farkındalık Programlarının Düzenlenmesi

Beslenme konusunda güvenilir bilgi kaynaklarını kullanmak, insanların daha evde yani güvende hissetmelerine olanak sağlar. İş yerlerinde bilgilendirmeler, seminerler, sağlıklı eğitim üzerine çalışmalar, bireysel danışmanlık hizmetleri ve kurumsal eğitim programlarının başlatılması sağlanır.

4. Su Tüketimini Teşvik Etmek

Vücudun gerekli su ihtiyacının karşılanması, genel sağlık açısından çok önemlidir. Ofislerde su sebilleri tutmak, insanların su tüketimini artırmaya yönelik bir adım olabilir. Ayrıca, su tüketimini teşvik eden kampanyalar düzenlenebilir.

Sonuç

Kurumsal eğitim, sadece çalışan sistemleri değil var olan sistemlerin de güçlenmesine katkı sağlar. Sağlıklı beslenmeyi teşvik eden iş yerleri, daha mutlu, sağlıklı ve üretken bir çalışan kitlesi yaratır. Bu da uzun ömürlü olarak hem çalışanların yararına bir eylem olur hem de şirketin karlılığını arttırır. İş dünyasında rekabet avantajı sağlamak isteyen işletmeler, kurumsal programlarına yatırım yaparak hem çalışanlarını kazanır hem de büyümelerini sağlayıp kendileri kazanırlar…

Çocuklarımıza Mahremiyet Eğitimi Veriyor muyuz?

Herkese merhabalar,

Uzun zamandır kaleme almak istediğim bir konuydu Mahremiyet Eğitimi , Toplum vicdanının da şahit olduğu, hepimizin sonucu merakla ama en çokta bir an önce çözülmesini umut ettiğimiz Narin Güran cinayetinin ardından sıkça dile getirilmesin bir kez elzem olduğunu düşündüğüm Mahrem..

Neydi Mahrem?

Bize özel ve saklı olan ,dokunulsun veya bilinsin istemediğimiz, biz alanlarımız..

Peki Mahremiyet sadece yetişkin hayatına dair, yetişkin hayatına dahil midir?

Çocuklarımıza mahremiyeti öğretiyor ve bu alanlarına, sınırlarına bizler de saygı duyuyor muyuz?

Mahremiyet Eğitimi de diğer tüm eğitimlerde olduğu gibi ailede başladığımız bir eğitimdir. Öğretmekle kalmayıp, öğretmeye çalıştıklarımızı bizim de uygulayıp, uyumlandığımız bir eğitim sürecidir. Çocuklar normali önce evlerimizde öğrenir. Mahremiyetini ihlal eden öncelikle aileler olursa çocuklar bunun normal ve olması gereken olduğunu öğreneceği için, suiistimale uğrayabilir ve istismara açık hale gelebilirler. Çocuğumuza bedeninin sadece ona ait olduğunu, o istemeden kimsenin dokunamayacağını, iyi dokunuş, kötü dokunuş ayrımını, dokunulmaması gereken vücut bölgelerini, istemediği hiç bir şeyi yapmak zorunda olmadığı ve hayır deme hakkının olduğunu, istemediği / maruz kaldığı ortam ve durumda bulunmamak için yardım isteyebileceğini ve bunun için gerektiğinde “çığlık atmayı” öğretmeliyiz .

Mahremiyet Eğitimi Ne Zaman Verilmeye Başlanmalı?

4- 6 yaş aralığında vermenin doğru zamanlama olduğunu söylemekle birlikte, 3 yaş itibariyle de yine ve hep çocuğun anlayabileceği düzeyde ve merak ettiği kadarıyla olmasının doğru olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Çocuklarımız yarınlarımızın emaneti ve sahibi, hepsi çok kıymetli ..

Mahremiyet Eğitimine önem verelim, ihtiyaç duyulduğunda veya yetersiz kaldığımızı hissettiğimiz anlarda uzman desteğini almaktan çekinmeyelim.

Melike ALTUNTAŞ

Aile Danışmanı